<%@ Language=VBScript %> ATATÜRK'E ÖZGÜ EVRİM FELFESİ Sayfa 1

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

"ATATÜRK" Ana Sayfa   
SAYFA> | 1 | 2 | 3
  

 

Merhum C. Memduh ALTAR’ ı saygıyla anıyoruz..
 

ATATÜRK'E  ÖZGÜ  EVRİM  FELSEFESİNİN
ÇAĞDAŞ  KÜLTÜRDEKİ  YERİ

 

Toplumların çağdaş kültüre ulusal özellikleriyle uyum sağlayabilmeleri, günümüzde ancak ulusla­rarası düzeydeki kültür üstünlüğü çabasında erişebildikleri aşamaların nitelikleriyle ölçülüyor; ve ikinci dünya savaşı sona erer ermez, uluslararasında baş gösteren yoğun sanat uğraşısı ise, günümüzde bile tüm şiddetiyle sürüp giden"ulusal kültürde, uluslararası değerde üstünlük" savaşının mey­dana gelmesine yol açmış bulunuyor. Onun içindir ki, Ulu Önder Ata, kurtuluş savaşı sonunda, kişiliğine özgü seziş gücü ile, önce bu gerçeğe el atmış ve evrensel varlığında yer alan: "kültürde üs­tünlük" inancını, biran evvel pratik uğraşıya da dönüştürebilmenin tedbirine yönelmiştir; ve Türk kültüründe çağdaşlaşma atılımları daha o tarihlerde başlamıştır.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 100. doğum yıldönümünün, yabancı ülkeleri bile yakından ilgilendirdiği şu günlerde, büyük kurtarıcının, ulusal kültür alanında giriştiği bilinçli hareketlerin niçinini, nedenini araştırmanın, bu alana emek vermiş kişilerin başlıca göre­vi olduğu şüphe götürmez bir gerçektir. Atanın zaferle sonuçlandırdığı kurtuluş savaşından hemen sonra, ulusal kültürümüzün çağdaş düzeyde yenilenmesi zor unluğunu ele alması, özellikle Türk güzel sanatlarının, uluslararası kültür karşılaşmalarında erişilen aşa­maya bir an önce ulaşması ve günümüz kültürünün sanat hazinele­ri içinde lâyık olduğu yeri, en azından eşit hak ve düzeyde alabilmesi içindi. Kaybedilen yüzyılları karşılayacak olan böylesine bir ilkeyi gerçekleştirebilmek ise, tüm ulusların yaptığı gibi geleneksel kültürün, çağdaş bilimin uluslararası nitelikteki ortak tekniğinden yararlanarak, yeni ve taze bir hayata dönüştürebilmeleriyle mümkündü.Görülüyor ki Ata, savaşı izleyen barışta güzel sanatlarda ve dolayısıyla müzik sanatında, böylesine bir üstünlüğü, daha fazla vakit kaybetmeden elde edebilmenin gayretine düşmüştü.

Atanın salt aklın eleştirisine dayalı olduğu kadar, ideal-pozitivist, hatta bir bakıma pragmatist açıdan da değerlendirmeye çalıştığı böylesine bir gelişimin ana teorisini, büyük düşünürümüz Ziya Gökalp (1875-1924), daha önceki tarihlerde, klâsik-pozitivist temel üstünde kurmuş ve şöyle demişti:"... Her biri bağımsız ve salt varlığa sahip olan kurallar (kaideler), oturdukları yerlerde, oturdukları gibi kalırlar ve bir gelecek yaratamazlar. Gelenek (anane) ise, yaratma ve gelişme demektir. Çünkü gelenek, çeşitli anları birbiriyle kaynaşmış bir geçmişi hareket ettiren bir güç gibi ileri doğru iten tabii bir akıma sahiptir ki, sürekli olarak yeni gelişimler doğurur. Gelenek, tek başına doğurucu ve yaratıcı olmakla birlikte , kendisine aşılanan yabancı yeniliklerde, damarlarındaki besisuyundan feyiz alarak canlanır ve bayağı taklitte olduğu gibi çürüyüp düşmez.. .". Ziya Gökalp’in yukarda açıklanan yorumundaki "yabancı yenilikler" kavramının özü, her şeyden önce "eğitim-öğretim", yani eğitilip öğretilinceye kadar bilinmeyen yenilikler, sonra da uluslararası değerdeki kültür ve sanat alışveriş­lerinde, olumlu ilgilenişlere imkân sağlayacak, değişik türlerden etkilenişler anlamına gelmektedir; ve sanat dünyamızda bu yoldan meydana gelmiş iki olağanüstü yenilenişin ilki, zamanında tek plânlı minyatürün yerini alan, yani o tarihlere kadar resim kültü­rümüze yabancı olan perspektifli Türk resim sanatı, ikincisi ise, monodik-modal (teksesli) Türk sanat musikisinin, kendi folkloru­muzun, direkt ve en direkt etkisi altında, ya da özgür esinlenişler halinde gelişimini sürdürmede başarılı olan çok sesli Türk sanat musikisidir. Onun için Atanın, 1934 yılının Büyük Millet Meclisi çalışma dönemini açış nutuklarında kesinlikle belirtmiş oldukları gibi, müzik sanatının çağdaş düzeyde yenilenmesiyle ilgili temel ilke, Ziya Gökalp'in "gelenekte gelişim" ilkesini daha da güçlendirmiş, hatta engin boyutlara ulaştırmıştır; ve Ata, çoksesli çağdaş bu Türk sanat müziğini bir an önce oluşturma amacıyla açıkladığı kesin ilkeye, şöylesine açık bir deyişle yön vermiştir; ve şöyle demiştir:

"... Bir ulusun yeni değişikliğinde ölçü, musikide değişikliği alabilmesi, kavrayabilmesidir...".

Devamı

 



SAYFA> | 1 | 2 | 3 |

YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |