<%@ Language=VBScript %> Hermes Sayfa 3

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

SAYFA> | 1 | 2 | 3 |   

 

H e r m e s   v e   T a n r ı :

Hermes'in tanrı ile ilgili düşünceleri çeşitlilik arzetmektedir: Polytheist, phanteist ve monotheist fikirler karışımıdır. Ona göre gökyüzündeki yıldızlar tanrıları temsil ederler. Bunların en önemlisi denizlerden ve yeryüzünden daha büyük olan güneştir. Ayrıca ölümsüz ve insanlar tarafından erişilebilen başka varlıklar vardır. Hermes diyor ki, "insan tanrıları kendi tasavvurlarına göre yarattı. Tipkı baba ve rab olan büyük tanrı kendi bünyesi içinde ve kendi tasavvurlarına göre çeşitli tanrılar yarattığı gibi. ' Asciepsius, Hermes'e sorar: "Bunların (tanrıların) heykellerini mi kastediyorsun"? Hermes şöyle cevap verir: "Bunlar hayat, duygu ve ruhla bezenmiş heykellerdir. Heykeller, geleceği, olacağı önceden bilirler. Bu bilgileri rüya, fal ve prophetie yoluyla bildirirler. İnsanları hasta eden, hastaları sağaltan ve arzulara göre keder ya da neşe dağıtan heykeller. Heykellerin bu güçleri, onların içinde ikamet ettiğine inanılan daimonlardan (cinlerden),  meleklerden kaynaklanmaktadır." Hermes bu doktrinini pekiştirmek ve desteklemek için Eski Mısır tanrısı Osiris'in kızkardeşi ve karısı olan Isis'in davranışlarını örnek göstermektedir: Isis. memnun olduğu zaman iyi şeyler yapar, memnun olmadığı zamanlarda da kötülük saçıyor etrafa.

Hermes, "hiddet tutkusu" (öfke) "insanlar tarafindan yaratılmış dünyevi tanrılarda alışılmış bir durumdur" diyor. Bu teori, yani heykellerin daimonlar (cinler) içerdiği inancı daha sonra Hıristiyanlar tarafından da benimsenmiştir.

Polytheizme ait bu düşüncelerin yanı sıra phanteist fikirler de söz konusudur: Nitekim "Ben ne isem, sen de o'sun", "Benim yaptığım her şey sensin, benim söylediğim her şey sensin' "Ben seni biliyorum, sen de beni biliyorsun. Ben, senim, sen de bensin" sözlerini okuduğumuz zaman sanki elimizde Hintli bir filozofun kitabı vardır. Benzer düşünceleri Hıristiyan Mistisizminde de buluruz. Örneğin yukarıda adı geçen İskenderiyeli Clemens: "Gerçek Gnostiker (Christ) tanrıyla birdir". Yine yukarıda adı sık sık tekrarlanan Lactantius: "Saf' (arınmış), ya da mükemmel insan sonunda "Consimilis Dea, yani tamamiyle Tanrı gibi olur' demektedir.

Yine Hermes diyor ki: "Tanrının yaptığı her şey tanrının kendisidir. Bütün nesneler canlıdır. Tanrı her şeyin tek ve bir olan hayatıdır" Bu phanteist fikirler arasında dualist olanları varsa da dualizm "Bir"likte son bulmaktadır. Nitekim Hermes şöyle demektedir: "Yükseklerde ve enginlerde bütün dünyayı araştır. Yalnız iki şey bulacaksın: yaratan ye yaratılan". Bu iki unsur da aslında bir bütünün iki ögesidir. Biribirine bağlıdır. Yaratan, yarattığı eseri olmaksızın var olamaz.

T a n r ı n ı n   N i t e l i k l e r i :

Hermes Tanrı'nın niteliklerini tanımlamaya da çalışmıştır. Bu konudaki fikirleri arasında bir çelişkiye pek rastlanmaz. Hermes'e göre Tanrı'nın niteliği "yaratmak ye herşeyi yapmaktır. Tanrının olağanüstülüğü herşeyi yapmasıdır. Bu, Tanrı'nın tabiatıdır. Tanrı'nın özelliği herşeyin var olmasını istemektir. Tanrı yaratıcı bir irade gücüdür". Tanrılık, Tanrının tek ve gerçek sıfatıdır. 'Tanrı, akıl değildir, O aklın var oluşunun müsebbibidir. O, ruh (Geist) değildir, ruhun var oluşunun müsebbibidir. O, ışık (nur) da değildir, ışığın var oluşunun müsebbibidir."

O r t a - D o ğ u   K a y n a k l a r ı n a   G ö r e   H e r m e s : 

Arap-İslam dünyasına ait birçok eserde yer alan çeşitli bilgilerden Hermes'in tanındığı anlaşılmaktadır. Yukarıda üzerinde durduğumuz Latince ve Yunanca eserlerin vermiş oldukları bilgiler arasında bir paralellik görülmektedir. Arapça kaynaklar bir değil, üç Hermes'ten söz etmektedirler:

I. Hermes: Kaynaklara göre Tufandan önce Yukarı Mısır'da yaşamıştır. Piramitleri inşa eden I. Hermes Ahnuch'tur (Henoch ya da Enoch). Henoch, İbrani kaynaklarına göre en büyük "Myste"tir, yani inisiye edilmiş kişidir. Melekler ona göklerde ve yeryüzünde ne varsa, hepsini göstermişlerdir. 13. yüzyılda İspanya'da kaleme alınmış alan "Zohar Chodaş" adlı bir eserde, Henoch gökyüzüne çekildiğinde ona bütün sırlar (kozmografyaya dair) verilmiştir. O, semavi kitaba sahiptir ve o kitaptan insanların kaderini okurmuş.

Arapça birçok kaynakta Henoch ya da Ahnuch ile, Kuran'da adı anılan (Sure:19-56, 21- 85) İdris Peygamber aynı kişidir. Hermes'in Astronomi - Astvoloji (ilm an-Nücum) ve tıp bilgini olduğu yazılıdır. Al-Makdisi (Abdililah Muhammad, ölm. 988) 'Ahsanu't-takasim fi-ma'rifati'l Akalim" adlı coğrafya'ya dair eserinde Ali b. Abdallah al-Kasri'nin "Kitabu'l-Kiranat" adlı kitabından Hermes'e dair şu bilgileri aktarmaktadır: Yahudiler Hermes'in Ahnuch olduğunu söylerler. Ahnuch ise Kuran'da adı geçen İdris Peygamber'dir. Hermes, al-Kasri'ye göre Adem'den önce yaşamıştır. İnsanları Tufanda boğulmaktan kurtarıp onları Yukarı Mısır'a götürmüştür.

II. Hermes: Arapça kaynaklara göre bu Hermes (Hirmis), Nuh'un Tufanından sonra Babil'de yaşamıştır. Yani Babillidir. Kral Nasir Bali(?)'nin çağdaşıdır. Pythagoras'un da üstadıdır.

III. Hermes:  ise I. Hermes gibi Mısırlıdır. O da Tufandan sonra yaşamıştır. Yunanlılar Hermes'in Mısır tanrılarından olan Thoth ile aynı olduğunu söylerler.

Keldaniler Hermes'e "utarid" demişlerdir. Utarid de Merkür yıldızıdır. Bu yıldız, tezliği. çabuklugu dolayısıyla "ok" anlamına gelen Farsça 'tir' adını almıştır. Utarid, her yıldızla uzlaşabildiği için ona "münafık" denmiştir. Fesahat ve belagat (retorik)in sembolü olduğundan bu yıldıza Farsça gök katibi anlamına gelen "debir-i felek" adı verilmştir. Bundan dolayı çok defa adı, defter ve kalemle birlikte anılır olmuştur. Kuvvetlerden düşünce, duygulardan tad alma yaşlardan, çocukluk çağı, vücut öğelerinden dil, akrabalardan büyük kız kardeş, vasıflardan zeka, anlayış, merhamet, sır saklamak, işaret ve zevk sahibi olmak, bilgilerden mantık, belagat bu yıldıza mensuptur. Av köpekleri, eşek, katır, tilki, tavşan, yaban eşeği, cüsseli kara ve deniz hayvanları, hatipler, katipler, ressamlar da yine bu yıldıza mensuptur. Utarid'in hakim olduğu zamanda doğanların, güzel, sevimli, zeki olacaklarına inanılmıştır. Minyatürlerde Tavus kuşuna binmiş, sağ elinde bir yılan, sol elinde de yuvarlak bir tahta bulunan güzel bir genç veya yeşiller giyinmiş, başında taç bulunan bir kürsüye oturmuş ve iki eliyle tuttuğu Kuran'ı okuyan genç bir insan suretinde çizilmiştir. Günlerden çarşamba, gecelerden Pazartesi gecesi bu yıldıza mensup sayılmıştır. "Ehl-i Kaf' da denilen Simyacılar (Alchmistler) altına güneş, gümüşe ay dedikleri gibi utarid yani Merküre de "civa" adını vermişlerdir. Bundan dolayı da mavi renk utarid'i temsil eder.

Hermes Trismegistus hakkında bilgi veren önemli bir kaynak da al-Makrizi' nin (ölm. 1441), "al-Mava'ız va'1-İ'tibar fi zikri'l-Hitat va'l-Asar" adlı eseridir. Al-Makrizi'ye göre Hermes, çok adil olduğundan ona "Zu'l-'Adl (çok adil) denmiştir. Hermes Trismegistus, hem peygamber, hem filozof hem de hükümdar olduğu için kendisine üç defa nimetlendirilmiş anlamına gelen "al-Musallasu bi'l-ni'am" denmiştir (Trismegistus). Yazar'a göre Allah Hermes'e otuz kitap (suhuf) indirmiştir. Hermes, hesap (matematik), felsefe (hikmet), riyaziye (geometri), Tıp, Atsronomi ve Astroloji (ilm-an-Nücum) alanında ilk defa kitap yazmış olan kişidir. Yine ilk defa kalem ile yazı yazan odur. Bir başka sözle bütün bu bilimlerin mucididir Hermes. Yazar, Hermes'in üç eserinin adını da vermiştir: Bunlar, 1- Uzunlukla ilgili (Ölçme) "Kitabu'l-Tul" 2- Yeryüzüyle ilgili "Kitabu'I-Ard" 3- Simya ile ilgili olan "Kitabu'l-Kasb az-Zahab" (altın elde etmenin yolları kitabı).

Bu son eser bize Hermes ya da Hermesçilik ile Simyacılar arasındaki ilişkiye de ışık tutmaktadır. Nitekim modern Tarih yazıcıları Arap Simyasının aslında antik Yunan gizemciliği ile Hermetik kaynaklardan etkilendiğine dikkati çekmektedirler. Bilindiği gibi Simyacilar, bir "iksir" (al-iksir, al-Kimya ya da bilgelik taşı) vasıtasıyla değersiz madenleri altına dönüştürme hayaline kapılmışlardır. Onlar, keşiflerini ya da bulduklarını gizli tutmuşlar, kendilerine gizli bir semboller dili ortaya koymuşlardır. Şarlatanlıka suçlanmaları bir haksızlıktır. Günümüzde artık modern kimyanın öncüleri olarak kabul görülmektedirler.

Hasan ÖZDEMİR

02.06.2001

 



 

 SAYFA> | 1 | 2 | 3 |

YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |