<%@ Language=VBScript %> HAKİKATE ULAŞMAK Sayfa 1

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

SAYFA> | 1 | 2 | 3   

 

Sn.Yusuf DÜLGER'e gönülden teşekkürlerimizle,

 

HAKİKATE ULAŞMAYI GERÇEKLEŞTİREBİLECEK GÜÇLÜ  YOL

Alman Filozofu ( 1730-1788) Jean Georg  HAMANN  “Doğayı yorumlamak için onun sessiz harflerine,  aklın sesli harflerini eklemek gerekir demiş”. Konumuzu çok veciz bir şekilde özetleyen bu sözler,  insanlığı evrenin çözümüne,  tekamüle ve hakikate götüren,  ancak ilgi alanları ve yöntemleri farklı iki sistemin birbirinden ayrılmayacak şekilde beraber yürümeleri gerektiğini ifade ediyor. Bu iki sistemden biri,  DİN ( yani sessiz harfler,  yani ruh ve gönül),  diğeri de BİLİM ( yani sesli harfler,  yani madde ve akıl) dır .

İnsanlığın ruhsal ve maddesel gelişmesini yüklenen din ve bilim,  insan ruhunun ve aklının ihtiyaçlarına ve arayışlarına tatmin edici cevaplar vermeye çalışan iki sistemdir.Ruh ve imandan hareket eden din ile,  madde ve aklı esas alan bilim,  kendi sistemlerine has metotları ile seyrederek ,  tek olan hakikatte birleşir ve bütünleşirler.

Evren ,  mana ve maddeden oluşan bir bütün olduğuna göre,  Din ve Bilim de bir bütünlük içerisinde birbirini tamamlayan iki müessesedir. Bu nedenledir ki, din bilime,  bilim de dine karşılıklı olarak muhtaçtır. Dinsel olsun,  bilimsel olsun,  sistemlerden sadece biri ile ilgilenip diğerini yok saymak taassuba saplanmak demektir. Dolayısı ile,  mana aleminin hakikatlerinin manevi ilimlerle, madde aleminin gerçeklerinin de maddi ilimlerle çözüldüğü hususu, inkar edilemeyecek bir konum arz etmektedir. Her sistem insanın ona duyduğu ihtiyaçtan veya koşulların yarattığı zaruretlerden doğar. Bundan dolayı da, faydasız bir sistem yaratıldığı söylenemez,  yeter ki o sisteme önyargısız bakılabilsin.

İnsanlık tarihinde,  sistemlerin oluşması hiyerarşisine bakıldığında, ilk oluşan sistemin Din olduğu, sonra sırası ile FELSEFE ve BİLİM’ in sistem olarak yerleştiği görülür. Burada DİN derken,  hangi din olursa olsun, bütün dinlerin saptırılmamış, yozlaştırılmamış ve dejenere edilmemiş,  saf,  temiz ve gerçek halini düşünerek hareket etmek lazımdır. Yani cahil ve bağnaz kafaların din diye uydurdukları safsatalardan,  batıl hurafe ve yobazca düşüncelerden uzak,  arı ve duru dini akla getirmek gerekir.

Mahiyeti ve niteliği icabı dinin cevap veremediği dünyayı ve kainatı daha iyi tanıma,  varlık alemi hakkında daha derin bilgiler edinme ihtiyacı, zamanla FELSEFE müessesesini doğurdu.Felsefe,  dinin ileri sürdüğü değer hükümlerini ve insanla evren arasındaki ilişkileri akla ve mantığa göre inceleme ve irdeleme yöntemiyle,  dini hükümler çerçevesinde yeni bir aydınlatma sistemi olarak ortaya çıktı.Felsefe, evren, madde, insan ve Tanrı arasındaki ortak bağları bularak,  bir senteze varmak suretiyle izaha çalışır.

Ancak,  yüzyıllar geçtikçe, insanoğlunun evren ve varlık alemi ile ilişkileri artmış,  bilgi sınırları yükselmeye başlamış ve dolayısı ile,  öğrendiklerini felsefenin sınırları içerisinde tutması zorlaşmış ve giderek felsefe,  onu tatmin edemez hale gelmiştir. Böylece,  alemi bir bütün olarak gören ve olayları birleştirerek izaha çalışan felsefenin yanında, aralarında ilişki bulunan bilgi ve olayları teker teker derinliklerine inerek tetkik ve anlama ihtiyacı ile doğa yasalarını arayıp bulma ihtiyaçları hasıl olmuş ve birer  birer  ilimler doğmaya başlamıştır.

Kısacası,  Tanrısal İlham ve İlahi Vahiy’den DİN,  filozofların düşünce ve sentezlerinden FELSEFE,  ilim adamlarının gözlem ve deneylerinden de BİLİM ortaya çıkmıştır. Bu üç sistemin insanlığa verdiği dini, felsefi ve bilimsel bilgiler,  insanda tekamülü sağlayan ve besleyen  kaynaklar olmuştur. Bilim,  sadece fizik ve madde alemiyle ilgilenirken,  felsefe,  zekaları uyarma ve yönlendirme görevini üstlenir,  din ise,  insanın manevi alemini ve iman duygusunu doyurmaya,  insan gönlünü ezeli ve ebedi ufuklara çevirmeye çalışır. Allah’ın mutlak ilim ve bilgisinden kaynaklanarak,  insanlık alemine yansıyan ve birbirlerini tamamlayan bu üç sistem bir bilgi yumağı halinde toplumların gelişmesinde çok yararlı faktörler oluşturmuşlardır.

Devamı

 



SAYFA> | 1 | 2 | 3 |

YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |