<%@ Language=VBScript %> DOĞA FİLOZOFLARI Sayfa 3

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Seferler | Hisler | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

SAYFA> | 1 | 2 | 3 |   

 

Anaksagoras : 

İonia'lı Anaksagoras, (# İ.Ö. 500 - 428) Clazomenae'de (İzmir - Urla - Gül adası) doğmuş, ancak yaşamının, İ.Ö. 462 - 432 yılları arasındaki en verimli 30 yılını, Atina'da geçirmiştir. 

Anaksagoras'ın önemi, felsefeyi Atinaya taşıyan ilk filozof oluşudur. Sokrates'i ortaya çıkaran düşünsel etkilerin yaratıcılarından biri olması ile de ünlenmiştir. Özellikle matematik alanında, ileri seviyede bir düşünürdür. Ay ve güneş tutulmalarını doğru olarak açıklamış olduğu da bilinmektedir.

Empedokles 4 temel töz düşünmüştü. Anaksagoras, ampirik algılamalarla kavranabilir dünyada nesnelerin, nitelik yönünden sayısız çeşitliliği, dört temel ögenin birleşmesiyle açıklanamaz diyordu. Her şeyin sonsuz ölçüde bölünebilir olduğunu, maddenin en küçük parçasının bile, her elementten bir parça içerdiğini savunmuştur. Madde, en çok içerdiği eleman ile izah edilmektedir. Söz gelimi, her maddede bir miktar ateş vardır. Eğer ateş ağır basarsa, biz bu elemente doğrudan doğruya ateş diyoruz.

Sonsuz nitelikteki nenlerin hareket nedenlerini araştırmış, bu hareketi doğuran ilkeyi belirlemeye çalışmıştır. Nasıl ki algılamalarımız bize Evren'i, düzen gereği bir bütün olarak gösteriyorsa, bu düzeni bir amaca (telos – ilâhî amaç) göre düzenleyen bir kuvvet de mevcut olmalıdır. Anaksagoras bu mantıktan hareketle, yaratılışı / oluşu (genesis) meydana getiren ilkeye, düşünme yetisine olan benzerliği yüzünden, "NOUS" adını vermiştir. "Nous" gayri maddî  bir kavram değildir. O da bir maddedir ama, pek özel, ince ve seçkin bir maddedir. Evren'deki oluşu meydana getiren hareketin başlangıcıdır "nous". İlk hareketi gerçekleştiren kuvvettir. Bu hareket, "nous"un istediği yönde gelişmiştir. "Nous" kavramını, "tanrısal akıl" olarak betimlediğimizde, bir çok disiplin ve özellikle Platon ve Aristoteles felsefesinde sıklıkla karşılaşacağımız bir kavrama atıfta bulunduğumuzu söylemekle yetinelim şimdilik.

Elea'lı Zenon :

Elea'lı Zenon, (# İ.Ö. 490 - 430) Parmenides'in öğrencisidir. Dialektik'i, (dialektike) düşüncenin düştüğü çelişmeler anlamında kullandığımızda, bu metodun bulucusudur.

Parmenides ve Zenon, çözülmesi gereken çelişmeleri ilk sezen düşünürlerdir. Ancak hareket noktası olarak seçtikleri, Parmenides'in "değişmez teklik" anlayışı yüzünden, çokluk ile devinimi varsaymanın, aklı başka çelişkilere sürükleyeceği inancı ile problemi çözümsüz bırakmayı yeğlemişlerdir. (Elea'lıların varlık kavramı tek yanlı lojik bir görüşten doğmuştur.  Salt düşünce ile varılmış bir kavramdır. Dolayısiyle doğadaki çeşitliliği ve değişimi açıklamaya elverişli değildir.)

Elea'lı Zenon'a göre çokluk, devinim ve değişim, hem saçma, hem de uyumsuz (absurde) kavramlardır. Bunu kanıtlamak maksadiyle ortaya attığı "antinoma"lar, asırlar boyu tartışılmış, çok enteresan ögeler taşır;

1-  Nesneler çokluk iseler, hem sonsuz küçük, hem de sonsuz büyük olmalıdırlar. Zira, var olanı, artık bölünemez olana kadar bölersek, bunlar büyüklüğü olmayan "hiçler" olurlar. Bunları bir araya getirsek bile, hiçlerin toplanmasından bir cesamet kazanılamaz. Yine de sonsuz küçük olurlar. Çokluğun uzayda bir yer kapladığını düşünürsek, çoğun bir araya gelmesi ile sonsuz bir büyüklük meydana gelir. 

2-  Çokluk, sayıca hem sonlu, hem de sonsuzdur. Sayıca sonludur; zira ne kadar ise, o kadar olacaktır. Ama çokluk, aynı zamanda sayıca sonsuzdur. Çünki hiç durmaksızın birbirlerini sınırlarlar ve kendilerini böylelikle başka nesnelerden ayırırlar. Bu başka nesneler de, yanlarındaki başka nesnelerle sınırlıdırlar ve bu böyle sürüp gider.

3-   Devinim ile ilgili kanıtlardan (antinoma'lardan) en çok bilineni, Achilleus ile kaplumbağanın yarışıdır. Achilleus ne kadar hızlı koşarsa koşsun, kaplumbağaya yetişemez. Zira o süre içersinde kaplumbağa, çok çok küçük de olsa, bir yol almış olacak ve bu devinim sonsuza dek sürüp gidecektir.

4-  Bir koşu pistinin sonuna hiç bir zaman ulaşamazsın. Zira pistin önce yarısını, sonra kalanın yarısını, sonra yine kalanın yarısını koşman gerekir. Bu böyle sonsuza dek sürer, gider. Sonlu bir zaman içersinde, sonsuz uzay aralıkları geçilemez. 

5-  Ok Paris'e asla erişemeyecek veya onu asla vuramayacaktır. Zira;

a)   Uçan ok, her anda belli bir noktada olmak zorundadır. Belli bir noktada bulunmak demek, durmak demektir. Ok, hareketinin her hangi bir anında duruyorsa, katetmesi gerekli yolun tamamı itibara alındığında da durmaktadır. Duran ok, Paris'i vuramaz.

b)   Ok Paris'e erişmek için bir çizgi üzerinde (bu bir parabol olsa bile) hareket edecektir. Çizgi, geometrik olarak sonsuz noktadan meydana gelir. Okun bu sonsuz noktayı, sonlu bir zamanda katetmesi olası değildir.

Zenon'un tüm bu "antinoma"larını, salt mantık süzgecine vurmazdan önce;

-    "var olanı bir çokluk ve hareket diye düşünürsek, çelişkiye düşeriz.

-    Öyle ise varlık, ancak bir, tek ve hareketsiz olabilir"

tezini savunmak için düzenlediğini unutmayalım.

Atomcular :

Bu öğretinin kurucuları; Leukippos ve öğrencisi Demokritos'dur. Leukippos Miletos'lu, Demokritos ise Teos'lu olmasına rağmen, her ikisine birden "Abdera düşünürleri" veya "Abdera'lılar" ismi verilir. Bu adla anılmalarının sebebi, batı Trakya'da, İskeçe yakınlarında bir kadim yunan şehri olan Abdera'da yaşamış ve çalışmış olmalarındandır.

Leukippos :

Atomculuğun gerçek kurucusu olarak bilinmesine rağmen, ileri sürmüş olduğu görüşler kesin çizgilerle belli değildir. İ.Ö. 430'lu yıllarda yaşadığı tahmin edilen Leukippos’un ileri sürdüğü tezler hakkında, Aristoteles’den başka kaynak yoktur. Kendisinden daha büyük bir üne sahip talebesi Demokritos’un, ona ait öğretilerin önemli bir bölümüne sahip çıktığı anlaşılmaktadır.

Parmenides’in boşluk kavramını reddi, Leukippos’un hareket noktası olmuştur. Felsefe tarihinde, boşluk kavramının varlığını bilinçli olarak ortaya atan ilk düşünürdür. Yokluk ile boşluk kavramlarının birbirine karıştırıldığını iddia ederek, boşluğun var olmaması hâlinde hareketin de mevcut olamayacağını söylemiştir. Pythagoras’ın boşluk târifi, bir anlamda havayı betimlerken, Leukippos’un boşluk kavramı gerçek bir vakum ifâde eder. Var olan boşluk kavramı ile, bu boşluğun içerdiği sonsuz sayıda, küçük olduğundan görünmez, maddenin mevcut olması gereğini ileri sürmüş ve böylelikle çokçuluğun (pluralism) temellerini, mantıkî bir kesinlikle ortaya koyan ilk düşünür olmuştur.

Demokritos :

Leukippos’un öğrencisi Demokritos, (İ.Ö. 460 - 370) Sokrates'den sonra ölmüş olmasına rağmen,  "Sokrates öncesi doğa filozofları"ndan sayılır. Hocasının ortaya attığı teoriyi büyük ölçüde geliştirerek ünlenmiştir. Parmenides'in temsil ettiği tekçilik (monism) ile Empedokles'in çokçuluğu (pluralism) karşısındaki aracılık girişimleri sonucu, bu gün artık kanıtlanmış bulunan "Atom veya bölünmeyen öz" teorisi ile ünlenmiştir. (Bazı kaynaklar Empedokles ve Anaksagoras'ı da "atomcular" sınıflandırmasının içine sokmaktadır. Bu görüşün isabetli bir tesbit olduğunu burada zikretmeliyiz.)

Varoluş ile ilgili çok kesin bir görüş ortaya koymuştur. Evren'deki oluşuma, kesin bir zorunluluk egemendir. Bütün olup bitenleri bir raslantı ile izâha çalışmak saçmalıktır. "Yaratılmamış, yok olmayan, değişmeyen varlık, özdeksel atomdur. Öz, maddeyi temsil eder ve onunla her nesne yapılabilir." şeklinde özetlenebilecek bir görüşle, materialist doğa biliminin ilk temellerini atmıştır.

Atomcular, sadece bir hacim, bir şekil ve belki de bir ağırlık içeren bölünmez  en küçük birim olarak târif ettikleri atomun ve atomların hareket ettiği boşluğun (eter - ether - esir) ezelî, ebedî mevcudiyetini ortaya atmışlardır. Bütün bu materyalist görüşlere rağmen, "tek gerçek, atomlar ve atomların hareketidir" prensibini, ruhun açıklanması aşamasında da tutarlı bir şekilde kullanmışlardır.

Bilinçli bir materyalist yaklaşımla, algılama ve düşünmeyi, vücuttaki en ince, en hafif ve en düzgün ateş atomlarının hareketi olarak izâh eden Demokritos, kendisinden önceki düşünürlerin üzerinde durmadığı oranda, ahlâk (ethik) ile de ilgilenmiştir.

Eren Erbabacan
15.03.2003 

 



 SAYFA> | 1 | 2 | 3 |

YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Seferler | Hisler | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |