<%@ Language=VBScript %> KİMİZ VE NEDEN VARIZ Sayfa 3

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

SAYFA> | 1 | 2 | 3 |   

 

 

 

Denis Diderot'nun "Dictionnaire Raisone des Sciences, des Arts et des Metiers" adlı ansiklopedisi Aydınlanma'nın baş yapıtıydı.. 3000 fotoğraf ve 8000 makaleden oluşuyordu.

 

Bilgi, kahramanlıktan öncedir

Ruhun araştırılması, fanatizmi değil, uygarlığı oluşturdu ve insanların yaşamını zenginleştirdi. Dogmaların savunulması, ulusların ve imparatorlukların genişlemesi, ilerlemenin düşmanlarıdırlar. Ordulara ve süvari bölüklerine kumanda edenler arasında sadece isimler baki kalır. İnsan ırkının, devam eden yüzlerce savaşta mazeret gösterecek hiçbir şeyi yoktur. İki denizi birleştiren bir kanal, Poussin tarafından yapılan bir tablo, güzel bir trajedi ve keşfedilmiş bir gerçek, bunların hepsi askeri hesaplardan ya da tüm tarihi olaylardan binlerce kez daha kıymetli şeylerdir. Önce büyük insanlar gelir, sonra kahramanlar. Neyin uygun neyin kullanışlı olduğunu yaratmada üstün olan kişiler büyük adam diye adlandırılırlar. Şehir yağmacıları ise sadece birer kahramandırlar. Voltaire Paris'ten Londra'ya kaçtığı sırada insan toplumu içindeki uygarlığa ümit veren şeyi gördü. Bu, tüm insan toplumunda inancı ve Voltaizmi meydana getiren "kesin hicret" idi. Voltaire'in 2,5 yılı ingiltere'de "korkusuz ve akıllı ulus" dan ilham alarak geçti. Bu, ingiltere'de medenileşmiş aydınlanmanın kutlanmasıydı. Parlamento, çiçek hastalığına karşı aşılanma, Newton'un göz ve fizik ilmi, öğrenmeye çalışan bir dizi insan ve hoşgörü ruhu. Voltaire'nin ingiltere sürgünü ona ulusların birinden diğerine nasıl zenginleştiği ve uygarlıklarıı nasıl paylaştığını gösterdi.

Devrim kendi kafasını kesiyor

Voltaire, 14. Louis'in Fransa'sında uygarlığın zaferini ve Rusya'da uygarlığın yükselişini gördü. Vol­taire'nin arkadaşı Denis Diderot tarafından hazırlanan "Dictionnaire Raisone des Sciences, des Arts et des Metiers" adlı Ansiklopedisi ve 1728 yılında ortaya çıkan "Bilim ve Sanatın Evrensel Sözlüğü" aydınlanmanın baş yapıtlarıydılar.. Yaklaşık 3000 fotoğraf ve 8000 makale ile tüm sanat ve bilginin depolandığı 28 kitap, çağa yol gösteren Fransız düşünürlerin ortak çalışmasıydı. Kısacası bu bir Aydınlanma bildirisiydi. Çalışmaya imza atan 2000 kişi vardı, okuyucuları zorlayan tehlikeli bir eserdi. Sunduğu şey görüş değil, tüm bilginin tamamıydı. Geleneksel öğrenim ön yargı ya da batıl itikat olarak tanımlanıyordu. Makaleler sendeleyen eski rejime meydan okuyordu. Diderot'un politik otorite üzerine yazdığı makale, yöneten kralın duru­munu sarstı. D'Holbach anarjiye uygun bir monarşide ısrar ediyordu ve Rousseau yıkıcı fikirlerini açıkladı. Hemen tüm makaleler Bourbon ve Katolik dogmalarını içten içe kemiriyordu. Bu, gelecekteki devrimin öngörüsüydü. Kral 1759 yılında kitabın yayın iznini iptal etti. Aynı yılda Ansiklopedi, Kilise tarafından toplatılmıştı. Fakat Voltaire ve diğer filozoflar uygarlığı savunuyorlardı. Ansiklopedinin kalıntısı bile Aydınlanma'nın canlılığını gösteriyordu. Fransa, Devrim'e doğru giderken oluşan düşünsel hareket, adaleti tanımlayamayan Parisliler'i de birlikte sürükledi. Ama Devrim, giyotin tutkusu yüzünden kendisini de idam edecekti..

Bilgi cumhuriyetinin temelleri

Voltaire'ye göre uygarlık sadece Avrupalıların değil tüm insanoğlunun başarısıdır, onun zamanında kozmopolit bir ruh yaşanıyordu. 13. ve 14. yüzyıl Avrupa'sında önemli icatlar yapılmıştı. Voltaire, bunların bilimsel ya da felsefi bilginin bağımsızlığının ve insandaki yaratıcılığın meyvesi olduğunu önemle vurgular. 15. Yüzyıl'da Voltaire'e göre cam pencerelerin, aynaların, yel değirmenlerinin ve gözlüğün icadı şaşırtıcıydı. Batıl itikatların ve fanatizmin ağır baskısına rağmen, Voltaire ruhu araştırmayı sürdürürken cesaretini hiç yitirmedi. Ruhu araştırırken inandığı en büyük kaynak olan tarihti. Diğer ülkelerin kanunları ve gelenekleri, ilişkileri bulmakta yardımcı olur. Bu da modern ulusların rekabete girmesiyle mümkündür. Tarihsel hatalar ve talihsizlikler, insanları düşünmeye iter veya itmelidir. 17. Yüzyıl'ın ortalarından 19. Yüzyıl'a kadar süren, Avrupa'daki toplumsal araştırma çağı, bilginlerin, beyannamelerin ve anayasaların çağı idi. 14. Louis, Voltaire'nin modeliydi fakat diğer aydın krallar onun çağdaşlığına ulaşamadılar. Voltaire ülkesini yani Rusya'yı Avrupa'ya sokmayı başaran 2. Catherina ve Washington aşığı Prusyalı Frederick ile mektuplaşarak Aydınlanma aşısını sürdürüyordu. Modern liberalizm toplumsal araştırmanın mirasıdır ve Amerika Birleşik Devletleri örgütlenmiş toplumun gücünü gösteren ve kanıtlayan ilk ulustur. Milton ve Locke, Amerika'nın ingiliz atalarıydılar ve Benjamin Franklin ile Jefferson okyanus ötesi bilgi cumhuriyetini daha Paris'de bulundukları sırada kurmuşlardı.

 

MODERN LİBERALİZM TOPLUMSAL ARAŞTIRMANIN MİRASIDIR VE ABD, ÖRGÜTLENMİŞ TOPLUMUN GÜCÜNÜ GÖSTEREN VE KANITLAYAN İLK ULUSTUR. MİLTON VE LOCKE, AMERİKANIN İNGİLİZ ATALARIYDILAR VE BENJAMİN FRANKLİN İLE JEFFERSON OKYANUS ÖTESİ BİLGİ CUMHURİYETİNİ DAHA PARİSTE BULUNDUKLARI  SIRADA KURMUŞLARDI.

Bilimin ve kaderin yasaları

Bu yüzyılda sonuçları kesin kurallarla ortaya çıkan tarihsel değişim inancını ifade eden yeni bir anlamı içeren bir tarih yazılmaktadır. Bu görüşe göre tarihin yönü daha önceden açıklanabilir fakat insan isteği ile değiştirilemez. Sosyal bilimler, eski peygamberler rolünü oynarlar. Bilim geleneğin oluşmasını Fransız filozoflar hazırlamıştı. Cordorcet ilerlemeyi işaret ederken, Auguste Comte büyümeyi haber verdi. Fakat Kral Marx'dan önce, sosyal bilim dogmalarının Batı toplumunu ve politikayı etkilemek için güce ihtiyaçları vardı. Ve yeni sosyal bilimler, resmen kehanet deposu haline geldiler. Darwin organik doğada evrim kanununu keşfederken, Friedrich Engels kahramanların artık mezarlarda olduğunu bildirdi. Ve böylece Marx insanlık tarihindeki evrim kanununu keşfetti. Bu arada Darwin Batı Avrupa'nın yaygın dinsel inançlarını sarsarken, Kral Marx yeni bir dini yaratmaya başladı. Marx'ın yeni tarihçiliği sınıflara ayrılmış insanların güçlerini açıklayan bir ideolojiyi yaratarak Batı toplumunun kaderini planladı. Fakat maddesel güçleri yola çıkarmak için insanoğlu öz­gürlüğünü terkediyordu. Marx, "..tüm bunların ötesinde orta sınıfın meydana getirdiği tek şey mezarcılardır. Düşüş ve işçi sınıfının zaferi tam anlamıyla kaçınılmazdır" sözlerini Komünist Bildiri'de kullandı. Ve bilimsel kehanetini tamamlamak için işçi sınıfına yalvararak açıklamasına son verdi. "Tüm ülkelerdeki işçiler, birleşin!" Bu, tarihi taşıyan arabaya binmek için bir davetti. Marx'a göre öngörülen kader erkek ve kadınların isteği değildi sadece ve sadece Marx'a özgü bir tarihsel bilimin güç gösterisiydi. Uluslararası amacı gözardı etmeden "Çalışan Sınıfın Kutsal Kitabı" gibi bir başlık altında anıtsal "Das Kapital" e uygun bir tanım konuldu. Bu gönderme, kutsallıklara ve Peygamberlere karşı görünüyordu ama güncel yorumculara göre kasıt yoktu.

 

 

 

 

Darwin Batı Avrupa'nın yaygın dinsel inançlarını sarsarken, Karl Marx yeni bir dini yaratmaya başlamıştı. Oysa Darwin, inançlarla ilgilenmiyordu; ona göre insan kendi kendine varolmuş ve zaman içinde evrimleşmişti.

 

Felsefenin peygamberi Bergson

Fransız düşünür Henri Bergson kehanette bulunmayan, dinamik insan ruhunun sözcüsü olan bir peygamberdi. Tarihin otomatif güçlerini ve mekanik tüm dogmaları reddederek, insanın bağımsızlığını yeniden seslendirdi. Böylece zamana ve evrime canlandırıcı yeni bir anlam verdi. Bergson ilk olarak makinenin zaman kavramına yaptığı şeyi reddetti. Zamanın mekanik görüş teknolojisinin bir ürünü olduğunu gözlemledi: Değişmez hayali birimlerin (dakika, saat, gün) ayarlanabilen ve tık tık vurarak devam edebilen zaman fikrine karşıydı. Zıt olarak Bergson yaşayan zamanın fiziki yaşam özümüzün süresi olduğunu gözlemledi."Şimdiki zamandan başka hiçbir şey yoktur: Geçmiş zamanı şimdiki zamana uzatamazsınız, evrim yoktur, zamanı durdurmak yoktur. Zaman geleceği kemiren ve ilerlerken gittikçe artan ve biriken geçmişin ilerlemesidir. Geçmişin durmaksızın çoğalmasıyla korunmasındaki sınır bulunmamaktadır. Hafıza ise bir çekmeceye atılan biriktirilen hatıralar fakültesidir. Gerçekte geçmiş otomatik olarak saklanır. Ve mükemmelliği nedeniyle her zaman bizi peşinden sürükler." diyor ve ekliyordu; "Değişim, deneyimin özüdür. Devam etmeyen ve değişmeyen şey egodur ve dayanıklılığımız özgürlüğü mümkün kılan şeydir. Özgürlüğümüz gerçektir fakat tarif edilemez, çünkü biz hürüz" Amerikalı psikolog William James'in gözlemi bu doğrultudaydı "Özgürlüğümün ilk hareketi özgürlüğe inanmak olacaktır." Ve sonunda Bergson şöyle dedi; "Bilinç aslında özgürlüktür. Özgürlüğün ta kendisidir." "Yaratıcı Evrim" 1907 yılında yayınlandı. Bergson, evrimi tarihsel bir gerçek olarak görmüyordu. Bağımsız insan ruhuna uygun ve makul canlı bir element olarak tanımlıyordu. Evrimin yaygın maddesel ve mekanik görüşüne karşı Bergson'un memnuniyetsizliği kitabında ayrıntılarıyla anlatılır ve kendi görüşünü sunmuştur. Bergson soruyordu; Yaşayan ilk tek hücreli canlılar kendi çevrelerine iyi adapte olamadılar mı? Bir süre sonra evrim bu devrede neden durmadı? Yaşam, kendisini daha tehlikeli bir hale sokmaya devam ediyor. Türlerin işlenmesi ve çoğalmasını açıklamak için daha yaşamsal nedenlerin ve etkenlerin varlığını aramak ve düşünmek akla daha uygun değil miydi? Bergson evrim ürünlerini ve yöntemlerini inceledikten sonra fiziksel güçlerin ötesinde akıl ötesi birşeylerin varoluşuna ait ipuçlarından söz etti. Böylece, evrimi kaba bir materyalizmden kurtardı. Rasgele değişim süreci açıklamasının karmaşık organsal evrimi açıklayamayacağını tartıştı.

 

 

 

 

"Değişim, deneyimin özüdür. Devam etmeyen ve değişmeyen şey egodur ve dayanıklılığımız özgürlüğü mümkün kılan şeydir. Özgür­lüğümüz gerçektir; Bilinç aslında özgürlüktür. Özgürlüğün ta kendisidir." Henri Bergson

 

Sorular değişti ama cevaplar hala yok

Bergson'un unutulmaz söz sanatı ve anlatım yeteneği onu edebi bir peygamber haline getirdi. Evren­de günlük deneyimde yaşanan zamanın veya sürenin canlılığını buldu. Böylece evrimin tüm yollarında Bergson yaşamsal bir gücü gördü. Teknoloji ve bilimde yeni anlamları bulma yetisine sahipti, inanılmaz ama "Yaratıcı Evrim" adlı kitabındaki son bölüm "Mekanik Hayalin ve Düşüncenin Sinema Makinasına ait Mekanizması" idi. Oysa sinema kelimesi bilinen anlamda yoktu. Ve Bergson'a göre sinemanın mecazi anlamı hız dizisinde görünen değişen görüntülerin sırasıydı, yaşam süresi fikri bir ihtiyaçtı ve mekanik hayali gösteren bir dizinin tümüydü. Bergson'un büyülediği William James, biyologların kuru öğretilerini bir derenin tatlı sesine dönüştürdüğü için onu "Sihirbaz" adıyla tanımlar. Bergson'un yeteneği 1928 yılında Edebiyat Nobel Ödülü ile ödüllendirildi. Peki ama bilinmeyen geleceğin kavranması ve insanın amacını soruşturan Batılı araştırmacıların bilinçleri neydi? Sade bir şekilde geçmişteki gerçeklere ve güçlere ulaşarak tarih duygusunu güçlendirdiler ve derinleştirdiler. Fakat araştırmacıların sorularının odağı, daha etkin ve güçlü bir şekilde dini "Neden?" den bilimsel "Neden?" e, "Ne sona erdirdi?" sorusundan "Ne neden oldu?" sorusuna dönüştü. Kanunlar ve nedenler tarihin gittiği yönü açıklamada yardımcı olabilirler. Ve belki de geleceği önceden bildirirler. Fakat anlamı keşfetmek insanın rolünü etkileyebilir mi? Amaç duygusunu tekrar nasıl yakalayabilir ve zenginleştirebiliriz? Kaybettiğimiz ruhsal deneyim ve doyum tekrar nasıl kazanılacak. Soruların değişimi, cevapları yine getirmiyor, yöntem ve mantık değiştirerek acaba amacı daha çok mu yitiriyoruz? Yoksa Bergson'un dediği gibi, "Yaratıcı’yı yaratmak için Tanrı mı işe karıştı?" Sormaya devam eden tek hayvan olan insan yoksa hiç tatmin olamayacak mı? Ve en önemlisi sorgu bitince, biz de bitecek miyiz? Kısacası, varoluşumuzun nedeni, soran bir hayvanın deneyiminden ibaret olamaz mı?

Daniel J. Booristin
(Fenomen Dergisi'ne teşekkürlerimizle)

11.08.2001

 



 

 SAYFA> | 1 | 2 | 3 |

YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |