<%@ Language=VBScript %> GÜZELLİK Sayfa 2

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Seferler | Hisler | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

 İÇİNDEKİLER - SAYFA> | 1 | 2 | 3   

 

III- Ontolojik Güzellik Anlayışı:

Güzel ne bene karşılıktır ne de ben’in etkinliği sonucunda gerçekleşmektedir. Bunların tersine güzel sadece bir objedir. Estetik değer yani güzel dediğimiz şey aslında objedir. Estetik değerin taşıyıcısı da bu objedir. Güzel reel veya hakikat dünyasının yanında başka bir dünyada yer almaz. Estetik değerin yer alabileceği ve en yetkin şekilde kendini göstereceği yer sanat eseridir. Güzellik kuramı sanat ontolojisinin yaptığı varlık analizlerine ve bunların sonuçlarına dayanmaktadır.

Estetik değer karakteri ve güzel olma, objenin yapısal özelliğine bağlıdır. Sonuç olarak ontolojik güzellik anlayışı ancak sanat eserlerinin estetik analizi ile mümkündür. Bunun haricinde estetiğe ve güzele ulaşmak mümkün değildir.

IV- Güzellik Kavramı ile İlgilenmiş Düşünürler:

Filozoflar başlangıçtan bu yana iyi doğru ve güzelle ilgilenmişlerdir. Güzellik kavramını ele alışları yönünden belli başlı düşünürlere bakacak olursak:

Eflatun (427-348): Eflatun güzellik hakkındaki düşüncelerini “Büyük Hiipias, Phaidros başlıklı diyaloglarda toplamıştır. Şölen adlı eserinde güzelliğin ilkesinin maddi değil manevi dünyada olduğunu belirtmektedir ruh güzelliği bedeni güzellikten önemli olmasına karşın, güzeli tam manasıyla karşılayamayabilir. Eflatun Timaios’da “Tanrı güzel ve eksiksiz olsun diye dünyayı yarattı” demektedir. Birlik ona göre ahenk ve düzeni yaratmaktadır. Düzensiz bir şey güzel olamaz. Düşünür Philrbos’da her şeyde ölçü ve orantı erdemi oluşturmaktadır demektedir. Güzellikte bu şekilde meydana gelmektedir, o da bir erdemdir. Eşyadaki düzen ve birlik zekadan kaynaklanmaktadır. Böyle olunca da güzellik zekanın kendi konusu olan hakikattir. Eflatun ilimden ve hakikatten daha güzel bir şey bulunduğunu ve bununda iyi İdeası olduğunu söylemektedir. Eflatun’a göre kavranabilecek iki dünya vardır bunlardan birisi duyular dünyası diğeri ise idealar dünyasıdır. Geçici ve yanıltıcı olan dünya duyular dünyasıdır. En üstte iyi fikirlerin bulunduğu dünya olan İdelar Dünyası yer almaktadır. O zaman sanatçı bu iki dünyadan birini seçmek zorundadır. Ölümlü nesnelerden oluşan dünya ile, hatıra niteliği taşıyan salt dünyası iki ayrı kesimi oluşturmaktadır. O zaman sanatçı görülenin arkasına geçerek ideaları bize ulaştıran kişidir. Başka bir ifade ile sanatçı bizi güzelle buluşturmaktadır. Gerçek güzele yönelen kişi bu dünyayı bırakarak idealar dünyasına yönelmektedir. Sonuçta ne yazık ki bu kişiler ruh sağlığı bozuk damgasını yemektedirler.

Aristo (384-322): Duyumlar (sensation) dünyasını küçümsememektedir. Metafizik ve Poetika adlı eserinde; önemli olan içinde bulunduğumuz dünyadır demektedir. Realite ondadır diye açıklamaktadır. Ona göre güzel hem nesnel hem de objektif yönden incelenebilir. Güzel nesnel olarak incelenirse düzen, simetri, sınırlılık özelliklerini kapsamaktadır. Bu nedenle güzelliğin matematiğe yabancı olması düşünülemez. Güzel Aristo’ya göre ne çok büyük ne de algılanamayacak derecede çok küçük olamaz.

Plotinos (206-270) Felsefe ile ilgili eserlerini 6 ciltte toplayan Plotinos güzelliği ahlakla ilişkilendirmemektedir. Güzelliği psikolojik ve metafizik yönden incelemektedir. Akımına yeni Eflantun’culuk akımı denilmektedir. Alemi bir akış olarak görmektedir. Bir’den derece derece yayılış sonunda Bir’e dönerek, onda erimektedir. Her varlık bir madde (material) ve suretten (form)’dan oluşmaktadır. Tanrı bir surettir madde sürekli değişen bir’in karşıtıdır. Plotinos en üstün varlık Tanrıdır diyor. Onun varolduğu dahi söylenemez çünkü Tanrı bütün varlıkların üstündedir. Evren her şeyi var eden ama hiçbir şeyle var olmayan Bir’in yani Tanrı’nın eseridir. Tanrı ne gereklilikten nede duyduğu eksiklikten dolayı yaratmaz sadece yaratması “Hür” olmasıyla açıklanabilir. Tanrının bozulmayan kemalinden (südur) fışkırma yoluyla ilk tecelli eden zekadır. Yaratıldığı andan itibaren zeka feyz ve südur (emanation) yoluyla kendinden çok az farklaşan ruhu yaratmaktadır. Güzel maddeye geçen ve ona kendi benliğini veren suret (form)’dur. Güzel ruhun bedende, zekanın ruhta, Bir’in zekada görülmesidir. Güzel bu tenasüpte parıldayan şeydir. En üstte bulunan güzelin ilkesi İyi (Hayr-ı Ala) yani Bir dir. Tenasüp ve ahenkte kesrette vahdet’i (çoklukta Birliği) bulma gerçekleşmektedir. Platinos’un metafiziği Pantheisme (Vahdet-i vucut) inanışına dayanmaktadır. Bütün varlık vahdette yani birliktedir. Hayr’ı (iyiyi) ve güzeli ayrı ayrı düşünmek yanlıştır. Olan husus Hakikat-ı Mutlaka’yı, Hayr-ı Mahz olarak kabul edebilmektir.

Aurelius Auqustinas (354-430): Yunanca da “Philocalie” kelimesi güzellik aşkı anlamına gelmektedir. Filozofi ise bilgeliğe karşı duyulan aşk, Filokali ise güzelliğe duyulan aşkı anlatmaktadır. Aurelius Auqustinas’a göre en kesiksiz uyum (accord), Birlik (vahdet)’tir. O halde her türlü güzellik vahdettedir. Bütün güzel sanatlarda hoşa giden orantıdır (proportion). Bunun gerçekleşmesi halinde her şey güzel olmaktadır. Düzen güzelliğin özüdür. Tanrısal bilgelikte dedikleri en yüksek sanatla her şeyi yoktan var eden “Zi Kudret Tanrı” sanatçıların eli ile çalışmaktadır. Onlara uygunluğu ve güzelliği vermektedir. Bu düşünüre göre bir şey hoşa gittiği için güzel değildir o şey güzel olduğu için hoşa gitmektedir.

Aqino’lu Thomaso (1223-1274): Skolastik felsefenin en önemli eseri “Summa Theolagia” sayılabilir. Güzellik tabiattaki şeylerde bulunur. Bilinçte ışıldama uyandıran ya da uyandırabilecek her şey güzeldir. Güzellik nesne ile obje arasında yer almaktadır. Birinin öbürüne sıkı ilişkisinden meydana gelmektedir düzen güzelliğin nedenidir. Birlik düzenin ikinci öğesidir. Aynı zamanda düzenin rasyonel unsurudur. Estetik düzen varlıkların sureti (form) ve birliği (unite) ile sıkıca ilintili hale gelmiş amaçlılık ve iyilikten ayrılamaz olarak gösterilmiştir. Yetkinlik sonucu olan biçim ve güzellik maçlılığın eseridir. Bir şey orantılı olur ve olması gerektiği şekilde gözükürse güzeldir. Ontolojik olarak ahlak iyiliği ve güzelliği kapsar. İyi, insanı harekete geçirir. Buna göre yaptığı eylem güzel olabilir. Güzel hem düzendedir hem de insana haz yaratabilmektedir. Aqino’lu Thomaso’nun kuramı güzeli belli bir düzende parlatma ile oluşturan Claritas kuramıdır.

J.P.De Croussaz : XIII yy’dan XVIII yy’a kadar Avrupa’da estetikle ilgili hiçbir eser yayınlanmamıştır. 1715’te Amsterdam’da J.P.De Croussaz’un “Traite’du Beau” adındaki kitabı yayınlanmıştır. Bir nesne ile hoş duygular ve beğenme hissi yaşanırsa güzele ulaşılabilmektedir. Burada psikolojik unsur olarak beğenmek ve zevk almak ön plana çıkmaktadır. Güzel’de var olan bütün parçalar tek bir amaçla olan ilişki yönünden ele alınmalıdır. Güzellik öznel değildir. Kişiye göre değişmektedir. Güzel nesne çeşitlilikte birliği ve bütün kısımların tek bir amaca bağlanmasını gerçekleştiren nesnedir. Esas etki kendimizde olmasına rağmen J.P.De Croussaz’a göre güzellik konusunda nesneye de önem verilmektedir.

Jean-Babtiste Du Bos (1670-1742): Sanat insandaki hazların yapay yolla, taklitle ve zararsızca tatminini sağlamaktadır demektedir. İhtiyaç ne kadar zorlu olursa tatminden duyulan hazda o denli büyük olmaktadır. Sanat insanda yapma (Artifical) tutkular meydana getirerek onu meşgul ederek hazza ulaştırmaktadır. Bu yolla bireyler acı duymaktan korunmaktadırlar. Taklit edilen husus aslından daha az etki yaratır. Bu nedenle yarattığı duyguların olumsuz etkilerinin bireye zarar vermesi de azalmaktadır.

Francis Hutcheson (1694-1747): Güzelliği öznel bir metotla inceleyen İngiltere, Almanya, Fransa’da etkileri olan filozoftur. Ampiristir. Bütün fikirlerimiz duyumlarımızdan meydana gelmektedir demektedir. İyilik faydalı olandır. Kendi ifadesi ile; “güzelliğin uyandırdığı haz bir çıkar karşısında duyduğumuz sevinçten başkadır”. Bu haz bütün çıkar kaygısından önce gelen bir güzellik duygusunun varlığını gerektirir. Bu şeyin uyandırdığı güzellik duygusu o şeyi elde ettiğimizde duyacağımız hazdan çok farklıdır. Eğer kendimizde güzellik ve ahenk duygusu olmamış olsaydı; “binaları, bahçeleri, giysileri uygun faydalı elverişli ve ya sıcak bulurduk. Ama onları güzel demek aklımızdan geçmezdi. Güzellik evrenseldir. Güzellik duygusu diğer duygulardan farklıdır. Güzelliği yaratan değişiklilikle birliğin ahengidir. Güzellik algısı ve heyecanı çıkarsızdır.

İmmanuel Kant (1724-1804): Kant yargıyı ikiye ayırmaktadır. Birine estetik yargı öbürüne de teolojik yargı demektedir. Estetik yargı çıkarcılığın dışında, güzeldir dediğimizde ortaya çıkmakta şu dört özelliği bulunmaktadır. Bu özellikler güzel dediğimiz her nesne için geçerlidir:

  1. Güzel olan şey bize yarar gözetmeyen çıkarsız bir haz verir.

  2. Güzel hiçbir kavrama bağlanmaksızın evrenseldir.

  3. Güzelde amaçsız bir ahenk vardır.

  4. Güzellik yargısı zorunludur.

Kant’ın nitelik (quality) nicelik (quantity), ilişki (relation) ve yön (modality) bakımlarından ele aldığı güzellik tanımlaması. Bu dört hususu içermektedir:

  1. Nitelik bakımından çıkarsız olarak hoşa giden şeydir.

  2. Nicelik bakımından herkesin hoşuna giden şeydir.

  3. İlişki bakımından kendi dışında hiçbir erek olmadan hoşa giden şeydir.

  4. Yön bakımından zorunlu olarak hoşa giden şeydir.

Kant’a göre güzelden aldığımız haz hayal gücümüz ile düşünce gücümüz asasındaki ilişkidir.

Friedrich Schiller (1759-1805): Güzellik ve ahlak arasındaki ilişkileri özgürlük üzerine temellendirmiştir. Mutluluğa ulaşmada bilgelik ve sevgi yolunu önermektedir. Bir şeyin yalnız biçimi bizde düşünceden başka bir şey uyandırmasa, o şey cansızdır veya soyuttur demektedir. Bir şeyin yalnız yaşamı bizi duygulandırırsa o şey biçimden yoksun olabilir, yalnız izlenimdir. Bir şeyin canlı olabilmesi için biçiminin duygumuzda yaşaması, yaşamımızda düşünce gücümüzde biçimlenmesi gerekmektedir. Bir şeye güzel diyebilmek ancak bu şekilde mümkün hale gelebilmektedir. Friedrich Schiller’in oyun içgüdüsü insan yetilerinin ahengine karşılıktır. Oyun güzelliğin kendisidir. İnsanlığın gerçekleşmesi ve yaşayan biçimidir. Burada hem yaşam hem de biçimlenme iç güdüleri birleşmektedir. Ona göre bir şeye güzel denilmesi halinde bu yargı nesnenin özelliğini değil, öznenin eğimini ve ya yönsemesini gösterir. Özgürlüğe karşı olan her şey güzelliğe zarar vermektedir.

George Wilhem Friedrich Hegel (1770-1831): Estetik güzelin bilimidir. Hem tabiatta hem de sanatta yer almaktadır. Güzellik biliminin başlıca konusu sanattır. Estetik güzel sanatların felsefesidir. Bu anlamıyla Estetik sanat felsefesidir. Güzellik ise Öz ile biçimin uyumudur. Güzel gerçekleşen Öz’dür. Amacına uygun düşen ve onunla birleşen eylemdir. Güzel gözlerimizin önünde varlıkların ortasında, ahenkli olarak geçen ve tabiattan gelen uymazlıkları, aykırılıkları silen güçtür. İyi aranılan uyumdur. Güzel ise gerçekleşen ahenktir. Güzel doğrudur yani Öz’dür. Varolan şeylerin esasıdır güzel sonsuzdur, özgürdür. Tabiatta güzel İdeanın ilk görünümüdür. Yaşam tabiatta güzeldir. Tabiatta güzel yalnız onu görüp temaşa eden için, yani sanatçı için vardır. Uyum belirtilenlerden daha üstün bir derecededir ve onları kapsamaktadır. Bu yolla karşıtlıklar yok edilerek birliğe ulaşılabilmektedir. Sanatın amacı ideali göstermektir. İdeal gerçek güzelliğe ulaşma derecesi en yüksek olandır. İdeal duyular gerçeklikte uyumlu olarak gelişen varlıkların gücü, yaşamın ruhu ve özüdür. İdeal kendisini örten bozan aksamalardan sıyrılmış ve arınmış olan güzelliktir.

Devamı

 



İÇİNDEKİLER - SAYFA> | 1 | 2 | 3 |

 YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Seferler | Hisler | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |