<%@ Language=VBScript %> PYTHAGORAS Sayfa 3

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

SAYFA> | 1 | 2 | 3 |   

 

Sayıları, bir, iki, üç şeklinde değil, "monad", "diyad", "triad" şeklinde ifâde etmektedir;

1-   Bir sayısı "monad"dır; ya'ni tektir. Diğer rakkamlarda olduğu gibi, kendinden önce gelen bir sayı yoktur ve yine diğerlerinde olduğu gibi herhangi bir veya bir çok rakkamın toplamı değildir. Aksine, başlangıçtan sonraki rakkamların varoluş nedenidir. Bu sebeple, hiç bir benzeri olmayan önsüz - sonsuz yaşamı, tüm varlıkların bünyesinden çıktığı eril ateşi, Tanrıyı, akıl ve bilgeliği simgeler. Sembolü bir noktadır.

2-   İki sayısı "diyad", Evrende varolan düaliteyi ya da “zıtların birliği” kavramını temsil eder. "Bölünmez öz ile bölünebilir cevher", "Hayatı bahşeden aktif eril prensip ile hayatın oluşumunu sağlayan pasif dişil prensip", "Osiris ile İsis"in sembolüdür. Hikmetten doğan fikirdir. Doğurgandır ve bu vasfiyle dişildir. Tanrının dişil yönünün ifadesi olup, hayatı içinde barındıran sudur. Sembolü bir çizgidir.

3-   Monad ve diyad'ın birleşmesinden doğan 3 sayısı, ya'ni "triad", hikmetten çıkan fikirle oluşan eserdir. Sembolü bir üçgen olup, Osiris ile İsis'in oğlu Horus'u, ya'ni ilâhî kelâmı temsil eder. İnsanın kendisinden çıktığı, ateş, su ve toprak üçlemesini de betimlemektedir. Böylelikle Evren'i ve yeniden doğuş yasasını içinde barındıran prensibi simgelemektedir.

4-   Dört sayısı, ya'ni "tetrad", sonsuzluğun ve ölümsüzlüğün sembolü olup, kare ile gösterilir. Kainatı kaos'dan düzene geçiren dört temel gücü, ya'ni ateş, su, toprak ve hava'yı temsil eder. (Bunlar semâvî dinler tarafından, "dört baş melek" veya "mahşerin dört atlısı" olarak ifâde edilmişlerdir.)
Varoluşun, dört temel enerjisini sembolize ettiğini ileri süren kaynaklar da vardır. İddiaya göre, ruh, madde, zaman ve yaşam enerjilerinin ayrı boyutlarda tezâhürü, varoluşun itici gücünü oluşturmuştur.
Aristoteles tarafından adâleti temsil etmek üzere seçilen sayı da dörttür ve eş etkenlerin ürünüdür. Ya’ni ilk kare sayıdır. Pythagorasçı düşünürler için bu tür eşitlikler, keşfetmeye çalıştıkları uyum ve güzelliğin, objektif ölçülerle uyumunu ve doğruluğunu gösterir. Eflâtun bile sayıların, doğanın gizemlerini çözmek için bazı anahtarlar içerdiğini kabul etmiştir. Zamanla bu fikirler, “Yeni Eflâtunculuk” yanında Gnostik sistemlere taşınmış ve sayı mistizmine yol açmıştır.

5-   İnsanın ve üzerinde yaşadığı Dünyanın sembolü olan 5 sayısı "pentad", beş köşeli yıldızla gösterilir. Beş köşeli yıldız, ateşi, suyu, toprağı, havayı ve bunların toplamından oluşan Dünyayı sembolize etmektedir. Diyad ve triad'ın toplamı olarak, evrensel sevginin ve evliliğin de sembolüdür.

6-   Altı sayısı, (sekstad) altı ana yönü, kuzey, güney, doğu, batı, yukarı ve aşağıyı ifâde eder. Altı köşeli yıldız ile sembolize edilmektedir. Günümüzde Hz. Süleyman'ın mührü diye de isimlendirilen bu sembol, ilâhî adâletin rümûzudur.

7-   Yedi sayısı (septad) Pythagoras'çılar için çok önemlidir. Kutsal triad ile düzen oluşturucu  tetrad'ın birleşiminden meydana geldiği için, tekâmül yasasının sembolü olup, dörtgen üzerine kurulu üçgenlerden oluşan bir piramit ile ifade edilmektedir. Yedi notadan oluşan müzik ile ritm ve âhengi, yedi rengin birleşimi olan beyaz ile saflık ve temizliği simgeler.

Bu sayılar dışında en önemli sayı on'dur. (dekad) "Kutsal tetrakis" adı da verilen on sayısı, ilk dört sayının, monad, diyad, triad ve tetrad'ın toplamından oluşmakta ve bu vasfı ile mükemmelliğin, kâmil insanın Tanrı ile bir oluşunun sembolüdür. Kutsal tetrakis, bir eşkenar üçgen tarafından temsil edilebilir ve böylece çokluk, yine teklik hâline dönüşür.

Ayrıca on rakkamı, bir ve sıfır rakamlarının yan yana gelmesi ile yazıldığından, hiçlikle, tekliğin (yoklukla, varlığın) âhengini de ifade etmektedir. Bu yüzden on sayısı, bu âhengin tezâhürü olan makrokozmos'u da betimlemeli ve tüm varlıkların, makrokozmos içerisinde büyük bir âhenkle, yeniden bir araya geleceklerine ait sembolik bir mesaj oluşturmalıdır. Bir başka deyişle, eğer on ya da tetrakis en mükemmel sayı ise, bütün sayılar alanını kucaklar gibi görünmeli ve bunun sonucu kozmik düzenin uyumunda da karşımıza dikilmelidir. O hâlde en azından gökte, yıldız türünden dolanan 10 cisim bulunmalıdır. Bu sebeple Pythagorasçılar, kozmik düzende kendi sistemlerinin âhengini târif etmek üzere 10 göksel cisim keşfetmeye gayret etmişlerdir.  Ancak görünen sadece 9 cisim vardır. Onlar da onuncu bir cisim icat ederek öğretilerine yerleştirdiler ve adına, “görünmez bir karşı-dünya” dediler. Günümüzde, böyle bir gezegenin varlığını iddia eden ciddî kaynaklara rastlıyoruz. Bu teze göre, oldukça basık ve elliptik bir yörünge üzerinde hareket eden bu yıldız, 3600 Dünya yılında bir kere olmak üzere, gezegenimize çok yakından geçmektedir.

Pythagorasçılar sayıları geometrik şekillerle de irtibatlandırmışlardır. 3, 6, 10, 15 üçgensel sayılar, 1, 4, 9, 16, 25 karesel sayılardır. Nokta bire, çizgi ikiye, mekân, ilk önce üçgende görülebileceği için üçe ve mekân tarafından çevrilebildiği için cisim, dörde aittir.

Pythagoras'ın beşerî tekâmül anlayışı :

Pythagoras'a göre insanlar arasında, bireylerin ilk ve temel özlerinden ileri gelme farklılıklar mevcut olduğu gibi, iktisap ettikleri spritüel tekâmül derecesinden neş'et eden farklar da mevcuttur. 

Bu bakış açısından insanlar, dört ana grupta toplanmaktadır. Şüphesiz bu gruplar da ayrıca alt bölümlere ve nüanslara tabi tutulabilmektedir.

1-   İnsanların çoğunluğunda irâde, etkisini özellikle bedende sürdürmektedir. İçgüdüseller (instinctifs) diye adlandırılabilecek bu insanlar, sadece maddî işlere değil, zekâlarını fizik âlemde geliştirmeye ve uygulamaya da yatkındırlar ve daha ziyade ticaret ve sanayi ile uğraşırlar.

2-   Tekâmülün ikinci derecesine mensup insanlarda irâde ve şuur, ruhta ikâmet etmekte, anlama yeteneğini teşkil eden ve zekâ tarafından harekete geçirilen hassasiyet şeklinde kendini göstermektedir. Tinselciler (animiques) veya tutkucular (passionnels) diye adlandırabileceğimiz bu insanlar, tutkularının seviyesine göre, ya savaşçı, ya da şair olurlar. Bilim adamları ile edebiyatçıların çoğunluğu, bu kategoridedir. Tutkuları yüzünden kılıktan kılığa sokulan, sınırlı görüşleri sebebiyle dar kapsamlı fikirler içinde çırpınan bu insanlar, arı fikre ve evrenselliğe asla ulaşamazlar. Bu insanlarda zekâ, çoğu kez tutkuların uşağı durumundadır.

3-   İradenin, en ön planda ve bağımsız olarak saf müdrikenin bünyesinde faaliyet gösterdiği, zekânın faaliyeti esnasında, ihtirasların zorbalığından ve maddenin sınırlayıcılığından korunma alışkanlığı edinmiş üçüncü kategori insanlara, çok daha ender rastlanmaktadır. Bu nitelik, kişilerin sahip oldukları kavram ve görüşlere bir evrensellik kazandırmaktadır. Aydınlar (intellectuals) diye isimlendirebileceğimiz bu insanlar, Pythagoras ve Platon'a göre vatan uğruna şehit olanlar, birinci sınıf şairler, özellikle filozoflar ve bilgelerdir. Beşerîyeti yönetmesi gerekenler de bunlardır. Bu insanlarda tutku sönmüş değildir. Zira tutku olmadan hiç bir şey yapılamaz. Tutku, moral âlemde, ateş ve enerji gibi harekete geçirici etken (Force motrice / driving force) mertebesindedir. Bu insanlarda tutkular, zekânın hizmetkârı hâline dönüşmüştür.

4-   En yüksek beşerî ideal, zekânın, ruh ve iç güdü üzerindeki hâkimiyetine, irâdenin tüm varlık üzerindeki hâkimiyetini de ilave etmiş, dördüncü derece mensubu insanlar tarafından tahakkuk ettirilmektedir. Tüm güç ve yeteneklerinin üzerinde hâkimiyet kurmuş olan bu kişiler, tasarruf ehli bireylerdir. Bunlar, insana özgü üçlemede, (trinité) vahdeti sağlamış kişilerdir. Hayatın tüm güçlerini bir araya getirip kümeleştiren bu hârika konsantrasyon sayesinde irâdeleri, diğer irâdelerin içine yansıtıldığında, sınırsız sayılabilecek bir güç kazanmakta ve ışıl ışıl parlayan bir sihir hâline dönüşmektedir. Bu kişilere insanlığın temel direkleri, "yüce inisiyeler", ya da beşerîyetin çehresini değiştiren bireyler diyoruz.

Eren Erbabacan
09.11.2002

 



 

 SAYFA> | 1 | 2 | 3 |

YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |