<%@ Language=VBScript %> PYTHAGORAS Sayfa 2

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

SAYFA> | 1 | 2 | 3 |   

 

Pythagorasçıların bilimsel bulguları arasında, Okulun üstün başarısını eşsiz bir biçimde örnekleyen ünlü Pythagoras teoremi, en üst sırada tutulmalıdır. Teorem, Pythagorasçıların salt aritmetiksel ve geometrik olguları aşmış olup, bu olguları tümdengelimsel bir sistem içinde özümsediklerini gösteren, güzel bir örnektir. Öğretinin en büyük başarısı ise astronomi dalında gerçekleşmişti. Epifani (Ermişler) öğretisine göre; Evren’in merkezinde bir ateş bulunmakta ve Güneş, bu ateşin bir yansıması olarak düşünülmekteydi. Üçüncü dereceye ulaşan müritlere, Dünya’nın hem kendi ekseni ve hem de Güneş etrafında döndüğü öğretilirdi. Gökteki bütün yıldızların yaratıcı bir kuvvetten doğduğu, tüm varlıkların, büyük ruhtan (Yaratıcı Ruh’tan) zerreler taşıdığına inanılırdı. İnsan ruhunun da, “Yaratıcı Büyük Ruh”un bir parçası olduğu kabul edilmekteydi. Ölüm ile insan ruhunun, nehirlerin denizlere ulaşması gibi Tanrı’ya ulaşacağı ve dolayısiyle ruhun ölümsüz olduğu öğretilirdi. Yine üçüncü derece mensuplarına, Evren’in yaratılışı, geçirdiği safhalar ve ruh âlemi anlatılırdı. Okulda iyi ahlâklı, dogmalardan arınmış ve hikmet sahibi insanlar yetiştirmek amacıyla aklın, bilim sayesinde hikmete ermesine çalışılırdı. Tıp alanında ise, Evrendeki genel uyum düşüncesini insan bedenine uygulayarak, sağlık hâlini, ıslak ve kuru, sıcak ve soğuk, acı ve tatlı gibi karşıt güçlerin dengede olmasına bağlamışlardı. Hastalık hâlini ise, bu karşıt güçlerden birinin, diğerlerine ağır basması olarak belirlemişlerdi. Hekimin görevi, bu karşıt güçler arasında yeniden eşitlik ve denge kurmak ve bedende uyumlu bir yapı oluşturmaktı. Diğer yandan, ses perdesi ile tel uzunluğu arasındaki ilişkiyi tesbit etmiş, müzikte uyumun (harmonia) sayılarla anlatılabileceği kuramından hareketle, olayların sayılar ile tabiî bir yakınlığı olduğu sonucuna varmışlardı. Bu yüzden rakamları temel töz (arkhe) sayarlar. Düalist bir açıdan incelenen sayılar ile metafizik ve hattâ mistik sayılabilecek kuramlar ortaya atmışlardır.

Bu anlayış Pythagoras okulunun sayıları, mekânsal olarak tasarlayıp, geometrik bir biçimde ifâde ettikleri anlamına gelir. Bir sayısı nokta, iki doğru, üç yüzey, dört katı cisimdir. Matematiksel ilkeler, aynı zamanda varlığın da ilkeleridir. Her nenin ya da mekân içindeki tüm cisimlerin nokta, doğru ve yüzey gibi birimlerden meydana geldiğini söylemek mümkündür. Başka bir deyişle, çeşitli noktaların yan yana gelişi, yalnızca matematikçinin imgeleminde değil, fakat dış gerçeklikte de bir doğru meydana getirir. Aynı şekilde, çeşitli doğruların birleştirilmesinden yüzeyler, yüzeylerin bir araya gelişinden katılar, ya’ni cisimler meydana gelir. O hâlde her cisim, dört sayısının maddî bir ifâdesidir. Çünkü o, dördüncü bir terim olarak, üç öğeden, sırasıyla noktalardan, doğrulardan ve yüzeylerden meydana gelmiştir.

İlk filozoflara göre temel töz, (arkhe) bir ve tekti. (monist görüş) Pythagoras ve onu takiben Empedokles, Leukkipos, Demokritos ve Anaksagoras'ın öğretilerine göre temel töz, bir değil, çokluk olarak betimlendi. Bu plüralist görüş çerçevesinde, görünen (ampirik) Evren’deki nenlerin, kendileri değişmeyen temel tözlerden oluştuğu ileri sürüldü. “Evren bir sayılar uyumudur.” ve "Sayılar Evren’e hükmeder" diyen Pythagoras, Tanrının sayıları, özellikle bir prototip semboller dizisi olarak ortaya koyduğunu, bu nedenle her birinin, ayrı karakterler ve mesajlar içeren simgeler durumunda olduğunu söylemekteydi.

Pythagorasçı Okul, varolan her şeyin sayı olduğunu iddia ederken, sayıların ilkeleri olarak da, sınırlı ve sınırsız kavramlarını öne sürmüştür. Anaksimandros’tan etkilenerek, belirsiz ya da sınırsız fikrini, sınırsız olana şekil veren ve ondan bir uyum yaratan sınır fikriyle birleştirmiştir. Sayılar tek ve çift diye ikiye ayrılır. Tek olan sınırlı iken, çift olan sınırsızdır. Bir, aynı anda hem tek ve hem de çift olduğu için, iki temel karakteri birden taşır. Başka bir deyişle bir sayısı, sınırlamanın, onu sınırlı kılmak için, sınırsıza baskın çıkmasının sonucunda ortaya çıkar. Sayı ya da tüm sayılar, birden doğar.

“Doğadaki tüm karşıtlıkların kökü, bir ile çokluk arasındaki çelişkiden gelmektedir. Oysa “mutlak bir”, ne tek, ne de çifttir. Bir başka deyişle “mutlak bir”, teklikle çiftliğin birlikteliğidir. İlk varlık olan bir, noktadır. Nokta hareket ederek çizgi, çizgi devinerek düzey, düzey hareketle cismi oluşturur. Şu hâlde her cisim, bir başka sayının karşılığıdır.” 

“İnsanlar bir’le sayar, bir’le düşünürler. Bir, insan ile Tanrı arasındaki ortak ilkedir. Bir, bilenle bilineni, düşünenle düşünüleni özdeşleştiren ortak ölçüdür. Bu ortak ölçünün öteki ucunu ya da Tanrı’yı niye göremiyoruz? O’nu görebilmek için, O’nunla birleşmek gerekir. O’na benzemeye ve O’na yaklaşmaya çalışılmalıdır. Gücünüz yeterse, sonsuz âlemleri idrâkiniz ile kucaklayınız. Bulacağınız şey, yaratıcı düşünce, bu düşünceyle birleşmiş ruh, zihin (ésprit) ve Ben olacaktır. Evren’in her yerinde rastlayabileceğiniz bu üçleme ve bu üçlemenin ilkesi olan teklikten başka bir şey yoktur. Evrensel üçleme, tanrısal vahdet (birliktelik) içindedir.

Pythagorasçılar, tek ve çift sayılar arasındaki ilinti ve farklardan da çok etkilenmişler ve Evren’deki her şeyi, iki katogoriye ayırma noktasına varmışlardır. Sağ tarafa bağlı olan tek sayılar, sınırlı, eril, sakin, dürüst, doğru, ışık ve iyilikle bezenmiş olup, geometride kare ile irtibatlıdır.

Buna karşılık çift sayılar sonsuzun, sonsuz şekilde bölünebilir olarak sınırsızın, çeşitlinin, sol tarafın, dişilin, hareketlinin, eğriliğin, karanlığın, kötünün ve geometride dikdörtgenin sahasına dahildir.

Tek ve çift sayılar yoluyla açıklanan, bir ile çok arasındaki bu zıtlık daha sonraları genellikle mistisizmde, bölünmemiş mutlak birlik şeklinde vurgulanmıştır. Tek sayılar bu yüzden halk inancında, hâttâ teolojik düşüncede önemli bir rol oynamıştır. Virgil, (numero deus impare guadet) ”Tanrı tek sayılardan hoşlanır.” der. Aynı fikir İslâmî gelenekte de sürdürülür; “Şüphesiz Tanrı tektir ve tek sever.” Shakespeare de “tek sayılarda tanrısallık vardır.” diyor. Tek sayılardan hoşlanma meyli, âyinlerin, duaların, büyüsel sözcüklerin ve benzerlerinin tek sayılarda tekrarlanması âdetine yol açmıştır. Büyü 3 veya 7 kez yapılır. Büyüsel düğümler tek sayılarda bağlanır. Dualar ya da “amin” ile biten yakarılar, üç kere tekrarlanır.

Devamı

 



SAYFA> | 1 | 2 | 3 |

YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |