<%@ Language=VBScript %> Hz.İsa ve Misyonu Sayfa 3

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

SAYFA> | 1 | 2 | 3 |   

 

İsa’nın Tanrısal yaşamı, onun çağrısını benimseyenlerde sürekli yeniden bedenleşmekte, onları İsa’yla birlikte Tanrının oğulları ve kızları konumuna yükseltmektedir.

Mesih, Eski Ahit’de insanın günahkar doğası üzerinde Tanrısal bir yargı olarak sunulan şeriatı ortadan kaldırmamış, ama insanı kendi kurbanı aracılığıyla Tanrıyla barıştırarak şeriatın boyunduruğundan kurtarmıştı.

Bundan böyle sevgi yasası egemen olacaktı; çünkü sevgi, eksiksiz bir insan kimliğinde bedenleşen, insanlarla birlikte acı çeken ve onlar için kendini kurban eden Tanrının kendisiydi. İsa’nın söylemi ve İsa üzerine yapılan bu yorumlar geleneksel Yahudi öğretisinde iki noktada çatışıyordu;

·        Kurtuluş ve Mesih’in kurtarıcı öz görevi seçilmiş bir halkla ya da İsrailoğullarıyla sınırlı olmaksızın tüm insanlığı içine alıyordu.

·        Dinin özü, İsrail oğullarıyla Tanrı arasındaki “eski antlaşma”nın öngördüğü buyruk ve yasaklara uymak değil, onun bütün insanlık adına Tanrıya sunduğu kurtarıcı kurbanla gerçekleşen “yeni antlaşma”ya katılmaktı.

Musevi görevlilerin tutukladığı İsa, Musevi cemaatinin otokrat ihtiyarlarından oluşan bir kurul, Sanhedrin tarafından ölüme mahkum edilerek ertesi gün Roma valisi Pontius Pilatus’a teslim edildi.(Matta 27:2)

Tanrının adını lekeleyen ve küfre düşmekle suçlanan (özünde büyük bir dinsel suçtu) İsa’nın böyle din-içi bir konuda Yasaya göre seküler otoriteye telim edilmesi gerekmiyordu. Taşlanarak yaşamına son verilebilirdi .Bu durum dinselden çok siyasal nedenlere dayanıyordu. Çünkü İsa , Vali Pilatus’un karşısına bir cani gibi çıkarılmıştı. Pilatus Yahudilere İsa’yı kendi yasalarına göre yargılamalarını söyledi. Yahudiler, şeriata göre İsa’nın ölmesi gerektiğini, çünkü kendisine Allah’ın oğlu diyerek insanların günahlarını bağışladığını söylediler. Bu sözlerden endişe duyan Pilatus İsa’ya “sen neredensin?” diye sorunca yanıt alamadı.

Pilatus yeniden “bana söyle, çünkü seni hem salıvermeye hem de haça germeye kudretim olduğunu bilmiyor musun?” diye sorunca İsa ona “eğer yukarıdan verilmemiş olsaydı benim üzerime senin hiç kudretin olmazdı, bunun için beni eline verenin günahı daha büyüktür.” Diye yanıt verdi.

Romalı yöneticilerden çok Yahudi ileri gelenlerini hedef seçen İncil metinlerine göre Pilatus İsa’yı suçlu bulmamıştı ve serbest bırakmaya çalışıyordu ancak Yahudiler “eğer onu bırakırsan Kayzer’in dostu değilsin;kim kendini Kral ederse Kayzer’e karşı kor” dediler.

Pilatus Yahudiler’e”İşte Kralınız” dediğinde onlar;”kaldır,kaldır onu haça ger!” diye bağırdılar.”Kralınızı haça gereyim mi?” sorusunu da Baş kahinler şöyle yanıtladılar: “Kayzer’den başka kralımız yoktur!” (Yuhanna 19:7-15)

Pilatus ,Baş kahinlerin kıskançlıktan dolayı İsa’yı ele vermiş olduklarını biliyordu (Markos 15:10) Hem kendi hem de karısı İsa’nın hayatını kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar. Kuşkusuz Pilatus,İsa’nın Tanrının oğlu olduğuna hatta ilahi olduğuna dahi inanmıyordu. Yine de misyonunu (bütünsel görev) kutsal olduğunu kabul ettiği belliydi.

Sonunda karadan kaçınmak için İsa’yı, aralarında bir tartışma geçtiği Celile Tetrarkhes’i (eyaletin dörtte birinin yöneticisi) Herod’a (Herodes Antipas) teslim etti. Herod İsa’dan hoşnuttu O da İsa’yı suçlamak için bir neden görmüyordu;kendinden menkul kralı alaya almak için renkli bir tunik giydirip Pilatus’a geri gönderdi.

Dolayısıyla İsa ilkin seküler otorite, ardından da Yahudilerin atanmış kralı tarafından suçsuz bulunmuş oluyordu. Tutuklama ve mahkumiyet pagan yönetiminin ya da Yahudilerin atanmış kralının değil doğrudan Sanhedrin’in kararıydı.

Pilatus çaresizlik içinde son sözlerini söyleyip bir çanak suyla kalabalığın önünde ellerini yıkadı: “Ben bu salih adamın kanından beriyim,bunu siz düşünün.” Bütün kavim cevap verdi: “onun kanı bizim üzerimize ve çocuklarımın üzerine olsun!” (Matta 27:24-25)

Vali, yargıyı köleler uygulanan biçimiyle yerine getirme buyruğu vermiş, İsa gerileceği haçı Kudüs’teki Golgotha tepesine kadar kendi sırtında taşımış ve bir cuma günü orada elleri ayakları haça çivilenerek hayatına son verilmiştir.

İlk üç İncil ölüm tarihini Pesah’ın ilk günü olan 8 Nisan , Yuhanna İncili 7 Nisan olarak belirler. Kilisenin kabul ettiği geleneksel tarih Kudüs’te güneş tutulmasının görüldüğü 3 Nisan 33 tür.

Bu trajik ve sarsıcı sondan önce Pilatus ,Musevilerin hiç beklemediği bir şey yaptı. Museviler dinsel suçlamayı çarpıtmış,siyasal sorun yapmışlardı. Sivil ve dünyevi fikirleri olan pagan Vali Pilatus onu geriye,ait olduğu alana gönderdi. İsa’nın Yahudilerin Kralı olma iddiasını sözcüğün gerçek anlamıyla onaylayarak askerlerine bir duyuru yazıp (I.N.R.I) çarmıhın üzerine asmalarını söyledi: “Yahudilerin Kralı Nasıra’lı İsa” denmekteydi duyuruda.

İsa’nın çarmıha gerildiği yer kentin yakınlarında olduğundan ve duyuru Aramice,Latince ve Grekçe olarak yazıldığı için pek çok Musevi bunu okudu.

Musevilerin önde gelen rahipleri Pilatus’a karşı çıktılar : “Yahudilerin Kralı değil,fakat bu adam: Ben Yahudilerin Kralıyım dedi, diye yaz.” Pilatus yanıtladı: “Ne yazdımsa yazdım” (Yuhanna 19:19-22) 

Pilatus’un bu tutumu sonradan Musevilerin karşısına çok yönlü sorunlar çıkartmıştır. İsa pagan yönetici tarafından Yahudilerin Kralı ilan edilmişti. Pilatus’un oldu-bittisi, İsa yandaşları için,karşıtı kanıtlanana dek geçerli olan delil  (prima facie) oluşturuyor, ve Sanhedrin üyelerini ilk elden Şeriatın (Musa Yasası) bozucuları durumuna düşürüyordu. Eğer İsa yasaları çiğnediyse, yasa gereği taşlanarak ölmesi yerine,onu bir cani gibi haça gerdiren Yahudiler ve Sanhedrin de aynı suçu işlemiş oluyordu. Bunun yanında Pilatus İsa’nın misyonunu geçerli kılmıştı.

İsa’nın ölümü konusunda öne sürülen savlar değişiktir. Kimine göre çarmıha gerilen o değil,ona çok benzeyen biridir. Kimine göre de İsa Tanrısal varlık olduğundan,onun ölümü söz konusu değildir. Tanrı onu kendi katına almıştır. Kimi ise onun ölümünün bedensel olduğunu,Tanrısal bir töz olan ruhunun gerçek kaynağına dönmek  üzere göğe çıktığını,günün birinde evrende barış,kardeşlik,mutluluk esenlik sağlamak üzere yeniden geleceğini,Tanrısal egemenliği gerçekleştiğini ileri sürer.

Metinler arasındaki tutarsızlıklara karşın,İsa’nın Roma yanlısı din adamları ve Sanhedrin’in Sadduki üyelerince yakalatılarak yasal olmayan biçimde yargılandığı ve ayaklanma önderi olduğu suçlamasıyla Pilatus’a teslim edildiği yönünde birleşmektedir. Sonuç olarak İsa’nın bölgedeki farklı siyasal fraksiyonlar ardındaki siyasal güç gösterilerini kurbanı olduğu anlaşılmaktadır. Kendisini ortadan kaldırmak için tasarlanmış bir komploya kurban gitmediği açıktır.

 

Haşim BÜYÜKBALCI

22.06.2001

 



 

 SAYFA> | 1 | 2 | 3 |

YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |