%@ Language=VBScript %>
| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |
Sayın
Eren Erbabacan'a gönülden teşekkürlerimizle,
TAKVİM (CALENDAR / CALENDRIER) :
Ansiklopedik anlamda zaman tanımları, "olayların birbirini izlediği sonsuz bir ortam olarak düşünülen, soyut temel kavram" veya "şimdinin, geçmiş olmasını sağlayan ve çoğunlukla Dünya'yı ve varlıkları etkileyen bir güç, kesintisiz bir hareket" ya da "ölçülebilir bir nicelik olarak düşünülen süre, vakit" şeklinde verilmektedir.
Hedefimiz, bitmez tükenmez felsefî tartışmalara dâvetiye çıkartarak, zaman kavramının irdelenmesi değildir. Bu çalışmamız, zaman birimleri ile ilgili çok sınırlı bilgiler verdikten sonra, takvim olgusunun incelenmesine ayrılmıştır.
Zaman,
"ölçülebilir bir nicelik" anlamıyla ele alındığında, öncelikle
gündeme düşen kavram, "ölçü
birimi" olmaktadır. Bu ihtiyacı hisseden insanoğlu, sabit görünen ve
ölçülebilir ilk şeyin, "gün" olduğunu fark etmiştir.
Mezopotamya'da yerleşik kadim toplumların, Dünya'nın kendi ekseni etrafında
tam bir kez dönüşü olarak târif ettiğimiz süreyi, doğruya çok yakın
olarak tesbit ettikleri anlaşılıyor. Sümer'liler ve Bâbil'liler,
belirledikleri bu süreyi, önce yirmi dört eşit parçaya bölerek
"saat" kavramına ulaşmışlar, ardından da, altılı sistem yardımıyla,
dakika ve saniye târiflerine varmışlardır. Zamanın ölçülmesi maksadıyla
ihtiyaç duyulan alt yapı, böylelikle oluşturulmuştur.
Ünlü
eseri Timaeus'da Eflâtun, "Yedi gezegen adını verdiğimiz, Güneş, Ay
ve diğer beş büyük yıldız, zamanın ölçülebilmesi ve kaydedilebilmesi için
yaratılmıştır"der.
İnsanoğlu,
saat ve alt birimlerini târif ederek, zamanın ölçülebilmesi için gerekli
alt yapıyı oluşturmuştu. Ama yine de bir şeylerin eksik kaldığını
hissetti. "Nereden gelip, nereye gittiğini" sorgularken, yaratılıştan
bu yana tesbit edebildiği geçmişi yerli yerine oturtmak gayesiyle
kullanabileceği bir metottan, hâlâ yoksundu. İşte bu eksikliği
giderebilmek için, "göreceli anlamda, daha geniş zaman aralıklarının
tesbitinde, kaydedilmesinde ve irdelenmesinde kullanılabilecek" sistemler
geliştirdi ve bunlara, "takvim" adını verdi.
Gün :
"Takvim" söz konusu olduğunda, geleneksel olarak akla gelen en küçük zaman birimi, "gün"dür.
Gün kavramı Dünya'nın, kendi ekseni etrafında tam bir dönüşünü tamamladığında geçen zaman olarak târif edilmektedir. Bu süre, takvim düzenlerinde 24 saat olarak kabul edilmiş ve altılı sistem çerçevesinde oluşturulmuş alt birimleri ile zaman ölçümlerinin temelini oluşturmuştur.
Ancak bilimsel açıdan titiz bir inceleme, konuyu karmaşık bir hâle dönüştürmektedir. Gün ya da gezegenimizin kendi ekseni etrafında tam bir dönüş süresi, iki ayrı şekilde hesaplanabilmektedir;
1- Yıldız günü (Sidereal day) :
Dünya üzerindeki herhangi bir noktanın, gökteki bir yıldız ile karşı karşıya geldiğinde başlatılan ölçüm, gezegenimiz tam bir tur attıktan sonra, aynı konuma gelen kadar devam ettirilir. Ancak yerkürenin kendi ekseni etrafındaki dönüşünde, çok küçük de olsa düzensizlikler vardır. Bu sebeple, İlkbahar gündönümünde yapılan ölçümlerin esas alınması uygun görülmüştür. Bu tarihte bir yıldız günü, 23 saat, 56 dakika, 4 saniye olarak tespit edilmektedir. (Bu hesaplama düzeninde esas alınan yıldızın, göksel düzen içersinde yer değiştirmiş olduğu gerçeği göz ardı edilmektedir. 0.0084 saniye olarak tespit edilen bu sürenin, ihmâl edilebilir olduğu düşünülmüştür.)
2- Güneş günü (Solar day) :
Yer küre, herhangi bir yıldıza göre kendi ekseni etrafında tam bir tur attığında, Güneş etrafındaki yörüngesinde de yer değiştirmektedir. Bir başka deyişle Dünya ile Güneş'in, başlangıçtaki aynı noktada buluşabilmesi için, yerkürenin kendi çevresinde, bir süre daha dönmesi gerekmektedir. İşte bu yeni birim, "Güneş günü" (Solar day) kavramını oluşturur. Ancak, Dünya yörüngesinin elliptik özelliği ve eksenindeki eğim dolayısıyla Güneş günü, yıl boyunca değişiklikler göstermektedir. Bilinen 24 saatlik gün kavramının kökeninde, işte bu Güneş günü ölçümleri vardır. Bir başka deyişle, Güneş günü ile yıldız günü arasında, 3 dakika 57 saniye fark vardır.
Tarihsel gelişim sürecinde kafaları karıştıran asıl anlaşmazlık, günün ya da ifâde ettiği yirmi dört saatin, ne zaman başladığı ve ne zaman bittiği, kabullerine dayanır. İ.Ö. sekizinci yüzyılda Bâbil'li gökbilimciler günün, Güneş'in en yüksekte olduğu öğle saatlerinde başladığını ve bir sonraki gün yine aynı anda sona erdiğini kabul etmişlerdir. Astronomi bilimi tarafından günümüzde kabul edilen gün tanımı, aynen böyledir. Antik toplumlardan bazıları Güneş'in doğduğu ânı, (Hindular ve Mısır'lılar) bazıları da battığı ânı, (Bâbil'liler, İsrailoğulları ve Grekler) günün başlangıç ve sonu olarak almışlardır.
Mevsim değişimleri sebebiyle, gün düzenlemelerinde görülen belirsizlikler yüzünden yardımcı bir sisteme ihtiyaç duyan Sümer'liler, Bâbil'liler, Mısır'lılar ve Grek'ler, günü on ikişer saatlik iki bölüme ayırmışlar ve sivil yaşamlarını bu esasa bağlamışlardır.
Musevî inancı çerçevesinde gün, günbatımında başlar ve bir sonraki gün, yine günbatımında sona erer.
Hıristiyan Katolik dinsel inançları açısından gün târifi ise, özellikle Musevî dinsel pratiklerine bir reaksiyon olmak üzere, İznik Konsülü kararları ile (İ.S. 325) değiştirilmiştir. Ortodoks ve Protestan inanç taraftarlarınca uzun yıllar kabul görmemiş (hâlâ yerel bazı Ortodoks inançlılarca reddedilen) bu karara göre gün, gece yarısı başlayacak ve ertesi gün gece yarısı sona erecek şekilde düzenlenmiştir.
İslâm inancında da Sâmi geleneği tâkip edilmiş, günbatımında başlayan yeni günün, yine günbatımında sona erdiği kabul edilmiştir.
Hafta :
Antik
toplumlardaki hafta anlayışı, bir günden daha uzun ama bir aydan daha kısa
bir zaman aralığı arayışının ürünü olup, belli günlerin, alışveriş
ve özellikle ibâdete ayrılması ihtiyacından doğmuştur. Bir çok ilkel toplumda hafta, dört temel madde ya da dört
temel yön öğretisine izafeten, dört gün olarak belirlenmiştir. Güney
Amerika'da beş günlük, Asur'lularda altı günlük, Hıristiyanlık öncesi
Roma kültüründe, "nundinea" adı verilen sekiz günlük haftalara
rastlıyoruz. Bir kısım Orta Doğu kültlerinde görüldüğü gibi Bâbil'liler,
muhtemelen yedi gezegenin ve yedi rakamının kutsallığı inancıyla, yedi günlük
haftalar düzenlemişlerdir. Mısır'lılar ve Yunanlılar, 30 günlük ayları
üç eşit parçaya bölerek, asırlar boyu onar günlük haftalarla yaşamışlardır.
Bahse konu haftalar, Grekçe de "decades", Mısır'da ise
"decan" şeklinde isimlendirilmektedir. Grekçe "Decades" sözcüğü,
zamanla batı dillerinde onar yıllık süreleri ifâde eden bir anlam kazanmıştır.
En
çok bilinen hafta târifi, "Eski Ahit" kökenli yedi günlük sürelerdir.
Tanrı'yı taklit etme anlayış ve inancından kaynaklanan bu kabul,
"Genesis / Yaratılış" bölümünde Tanrı'nın Evren'i, altı günde
yarattığı ve yedinci gün dinlendiği esasına dayanır.
Hıristiyan
Katolik öğretide hafta, yine İznik Konsülü tarafından düzenlenmiş ve bu
kerre de, Batı Roma'nın sekiz günlük kabullerine bir reaksiyon olmak üzere,
yedi gün olarak tespit edilmiştir.
İ.S.
325 yılında toplanan İznik Konsilinin kararlarından biri de, Musevî
an'anesinin tatil günü saydığı "Sabbath" yerine, tatil günü
olarak Pazar gününün seçilmesi olmuştur. Ancak bu noktada çok enteresan
sayılabilecek bir ilişkinin mevcudiyetini de görmekteyiz. Konsüle
hükmeden Kral Konstantin, "Sol invictus" (yenilmez Güneş) dinine
mensuptur. (Bkz. Teslis) Eski Ahit çerçevesinde kutsal gün sayılan sabbath
yerine, haftanın günlerinden Güneş'e tahsis edilmiş "Pazar" gününün,
(Sunday / Sontag) dinlenme günü olarak seçilmiş olması, son derece mânidardır.
Bu
noktada bir parantez açarak, hafta ve haftanın günleri kavramının, günümüz
batı dünyasında kullanılan Gregoryen takvimin temel esaslarından biri olmadığını
vurgulayalım. Bunun sebebi, ilerde göreceğimiz gibi, tarihsel süreç içersinde
yapılan takvim değişiklikleri sonucu gün ve hafta sıralamalarının, tam
bir karmaşaya dönüşmüş olmasındandır.
Ay
:
Sıra,
Ay'ın yerküre etrafında bir tam dönüşü olarak târif edilen
"ay" kavramına gelince, yukarda zikrettiğimiz karmaşa, belirsizlik
ve zorluklar, kendini iyiden iyiye göstermeye başlar.
Bilimsel
anlamda bir ayın târifi için kullanılabilecek 5 ayrı metot olmasına rağmen,
tarihsel süreç içersinde bunlardan, yalnız iki tanesinin takvim düzenleri içinde
tatbik edildiğini görüyoruz;
1-
Yıldız ayı (Sidereal month) :
Göksel
arenadaki yıldızlardan biri esas alınıp, Ay'ın o yıldıza göre konumu
tespit edilir ve ölçüm başlatılır. Bu başlangıç noktasından itibaren
Ay'ın, gezegenimiz etrafındaki yörüngesinde 360 derecelik dönüşünü
tamamladıktan sonra, yine aynı konuma gelmesi için geçen zamana, "Yıldız
ayı" ("Sidereal month", "Sidereal" sözcüğü, bir
gezegenin hareketine göre hesaplanan zaman anlamındadır.) adı verilmektedir.
Bahse konu bu süre, 27.32166 gün olarak hesaplanmaktadır.
2-
Sinodik ay (Synodic month) :
Ay
bu dönüşü gerçekleştirirken, gezegenimiz de Güneş etrafındaki kendi yörüngesi
üzerinde ve aynı yönde olmak üzere, hareket etmektedir. Bu yüzden, başlangıç
noktasında dolunay olarak gördüğümüz Ay, bir yıldız ayı sonrasında,
tekrar dolunay hâline dönüşmez. Ay'ın tekrar dolunay hâlinde görülebilmesi
ya da bir başka deyişle Ay, Dünya ve Güneş'in tekrar aynı doğru üzerine
gelebilmesi için, ortalama iki gün beş saat daha geçmesi gerekir.
"Synodic" ay adı verilen bu süre, ortalama 29.53059 gün olarak
hesaplanmaktadır.
Bu
noktada bir saplama yaparak, sinodik esaslı Ay takvimlerinde görülen 29 ve 30
günlük dizilişlerdeki karmaşıklık yüzünden, genellikle ay yerine,
354.36709 günlük (12 ay X 29.53059 gün) yıl söyleminin tercih edildiğini
belirtelim.
Yıl
:
En
basit hâli ile yıl, yerkürenin Güneş etrafındaki yörüngesinde, bir tam dönüşünün
gün birimi ile ifâdesidir. Yıl kavramı da, bilimsel açıdan 5 ayrı şekilde
izah edilebilmekte ve karşımıza 365.24 ilâ 365.26 günlük süreleri içeren
bir yelpaze çıkmaktadır.
Bunlar
arasında en çok kullanılan iki tanesi şunlardır;
1-
Dönencel / Tropik yıl (Tropic year) :
Hemen
tüm takvim düzenleri, "Dönencel yıl" kavramından yola çıkmaktadır.
Mevsimlerin düzenleyici temeli olan tropik yıl, Güneş'in ilk bahar gündönümünden
(Vernal equinox) bir birini tâkip eden iki kez geçişi arasındaki süre
olarak tanımlanmakta olup, 365 gün, 5 saat, 48 dakika ve 46 saniye ya da
365.24219 gün olarak hesaplanmaktadır.
2-
Yıldız yılı (Sidereal year) :
Yıldız
yılı, Dünya'dan bakıldığında Güneş'in, her hangi bir sabit yıldızdan
geçişini takiben, yine aynı pozisyona dönüşünü içeren sürenin, gün
birimi ile ifâdesidir. Yıldız yılı, 365 gün, 6 saat, 9 dakika ve 9 saniye
ya da 365.2563 gün olarak hesaplanmaktadır.
Gün
ve gece eşitliği dönelindeki astronomik gecikme anlamındaki
"Presesion" olayı yüzünden ilk bahar gün dönümü gecikmekte ve yıldız
yılının, tropik yıla karşın 20 dakika kadar uzun olmasına sebebiyet
vermektedir.
Takvim:
Görüldüğü gibi Takvim, birbiri ile tam bölünür olmayan bağımsız öğelerin bir arada kullanıldığı esaslardan meydana gelir. Bu bağımsız birimlerin birbiri ile bağdaştırılması zorunluluğu, oldukça muğlâk ve kavram kargaşasına açık bir resim çizer. Bu üç esası birden tatmin edecek bir çözüm bulmanın hemen hemen imkânsız oluşu, ortaya her biri bir başka açıdan eksik (ya da yanlış) bir çok çözüm çıkarmıştır. Örneğin bir yılın, on iki "Synodic" ayın birleşiminden oluştuğunu varsayarsak, 354.37 güne varırız. Bir "Tropik yıl" 365.25 olduğuna göre karşımıza 11 güne yakın bir fark çıkar. Tarihsel süreç içersinde bu üç bağımsız ve farklı esası bağdaştırmak maksadıyla yapılan çalışmalar, kırktan fazla takvim düzeni çıkarmıştır ortaya. Bu takvim düzenlerinden hâlâ kullanılanların sayısı, bir düzine kadardır.
Genel
özellikleri itibara alındığında, bu çok sayıdaki takvim düzeninin, üç
ana başlık altında gruplanabileceğini görüyoruz;
1- Güneş esaslı takvimler :
"Tropik yıl" ile senkronizasyonu, "artık seneler" hesaplaması mârifetiyle sağlanan, ayları ise, "gündönümü" tarihlerini imkân nispetinde sabit tutacak şekilde geliştirilmiş takvimlerdir. Bu türe verilebilecek en belirgin örnek, günümüz batı dünyasına hâkim olan, "Gregoryen" takvimdir.
2- Kamerî esaslı takvimler:
Tropikal yıl kavramı dikkate alınmaksızın, 27.32 günlük yıldız ayını ya da 29.53 günlük sinodik ayları esas alan takvimlerdir. Güneş esaslı takvimler ile sistematik bir farklılaşma gösteren bu düzene verilebilecek en önemli örnek, İslam’î takvimdir.
3- Hem Güneş, hem Ay esaslı (Lunisolar) takvimler :
Ayları, kamerî hareketlere göre düzenlenmiş, ancak "Tropik yıl" ile uyumu, (senkronizasyonu) bir kaç senede bir eklenen on üçüncü bir ay ile sağlanan takvimlerdir. Bu takvim düzenine verilebilecek örnekler, Bâbil, İbranî ve Çin takvimleridir.
Şimdi de, çeşitli medeniyetler tarafından kullanılmış ve kullanılan takvim düzenleri içinde, önemli bulduklarımıza ait, özet bilgiler verelim.
| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |