<%@ Language=VBScript %> TANRI KAVRAMININ GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE EVRİMİ Sayfa 1

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

SAYFA> | 1 | 2 | 3   

Sn.Murat Ağaoğlu'na gönülden teşekkürlerimizle,

 

TANRI KAVRAMININ GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE EVRİMİ
 

 

 

Tanrı hakkındaki bilgimiz, 
Onun ne olduğundan değil, ne olmadığından ibarettir.

Mamonides

   

  

 

İÇİNDEKİLER

 

GİRİŞ

Evrende bulunan her şeyi yarattığına ve koruduğuna inanılan yüce varlık. Tanrının ansiklopedilerde görebileceğimiz tanımı bu şekildedir. Peki nereden oluşa gelmiştir bu kavram?

Tanrılar hakkındaki bilgilerimizin kaynağı, milattan önceki yüzyıllardan zamanımıza kadar gelebilmiş olan yazılı destanlarla (Finlilerin Kalevalası, Hintlilerin Veda ve Upanishad ve öteki kutsal destanları, Cermenlerin Nibelüngen ve Lohengrini ile Helenlerin Odessa ve İliada’sı vb..) yazılı ve yazısız anıtlarla taşınabilen ve taşınamayan antik eşyalardır. Mitoloji vasıtası ile hemen her kavmin inanmış olduğu mistik güçlerin -adları başka başka olsa da- küçük farklarla birbirlerine özdeş olduklarını, bunların insanlarınkilere benzeyen eğilimler, ihtiyaçlar ve tutkularla hareket ettiklerini öğrenmekte olduğumuz gibi, Tanrılar alemiyle insanlar alemi arasında paralel ve genel bir benzeşimin de bulunduğunu anlıyoruz. Bu itibarla, mitolojik tanrılar insan kılığına girmeden evvel bile insanların ruhsal yapısını yansıtmakta idiler; yani totemler, fetişler, Mana, hayvan tanrılar bile insanların birbirine yaptıkları, birbirlerinden bekledikleri eylem ve davranışlarla hareket etmektedir.

İnsanlar doğa yasalarını bilmemekten doğan korkuları özellikle ölüm korkusunu yenmek için, baş edemediği, yenilgiye uğratamadığı olay ya da varlıklar karşısında sığındığı, kendisinden çok yüce varlıklar yaratmışlardır. Toplumsal duygu ve inançların ürünü veya nedeni olan ortaklaşa ihtiyaç ve heyecanlar, bağıcılar ve rahipler gibi özel yaradılışlı kimselerin telkin ve girişimleri arasında din kurumu oluşmuş, bu sezilen ya da imgelenen yani insanın kendi yaratmış ve tasarlamış olduğu güçler somut biçimlerle nesnelleştirilmişlerdir.

Sosyoloji çeşitli dinlerin çağlar boyunca nasıl kurulduklarını ve tanrı kavramı bakımından nasıl geliştiklerini incelemiş, ilkel topluluklardaki gizli kuvvet, büyü kavramının aminizm’e (iradeli fakat pek az kişiselleştirilmiş ruhlara inanç) dönüştüğünü sonra fetişizm çağının (aminist fikirlerin belirli, imal edilmiş nesneler, putlar üzerinde toplanması ve insanların gizli bir güç taşıdığına inandığı bu nesnelere tapması) geldiğini, bunu çoktanrıcılığın (putlara mal edilen güç ve kişiliğin insana benzeyen fakat ondan çok daha üstün, görünmez, ölümsüz olan ve ayrıca da insanların erişemeyeceği yerlerde oturan varlılara aktarılması) tektanrıcılığın (bütün nitelikleri kendisinde toplayan tek bir Tanrı fikri) ve Tanrı ile evreni birleştiren hep tanrıcılığın (panteizm) izlediğini göstermiştir.

Ruhçu ve idealist açıklamaya göre dinler Tanrı fikrinden doğmuştur. Tanrı fikri de herhangi bir dünyevi varlık veya nesneye bağlanamayacağı için doğrudan doğruya Tanrıdan gelmiştir. Dolayısı ile Tanrı fikri incelenince bu fikrin bağlı olduğu varlığa yani Tanrının kendisine, varlığına ve niteliklerine ulaşmak mümkündür.

Tanrı inancı ile din inancı arasında zorunlu bir ilişki yoktur. Zira tanrısız dinler olduğu gibi gerçek dinle ilgisi olmayan tanrılar da vardır. Buda ve Konfüçyus gibi giderek din halini almış öğretilerde açıkça Tanrı yoktur. Bir vahye dayanmayan dinlerin ise türlü tanrıları vardır. Peygamberlerin getirmiş oldukları dinlerin tanrı hakkındaki bildirileri de başka başka özellikler taşımaktadır. Bu konunun türlü kavimlerdeki gelişimine dikkat edilirse insanın tanrılaştırmadığı hiç bir nesnenin mevcut olmadığı görülür.

Mistikler de bu hakikati birtakım romantik ve melankolik duygular içerisinde daha açık ve cesur bir inançla itiraf ve ifade etmişleridir. Mesela Mevlana “Eğer sureti olmayan sevgilinin suretini görecek olursanız, efendinin de kölenin de sizin kendiniz olduğunu anlarsınız, zira her cüz, küllün aynı oldu ve cüzler baştan başa kül oldular.” demekle panteistik bir görüşle Yaradan’la yarattığının birlik, tümellik ve özdeşliğini savunmuş olur.

İnsanların tanrı saymadıkları hemen hemen hiçbir şey yok gibidir ve tanrılara yükletilmiş olan nitelikler, benzetme ve mubahla etme yoluyla elde edilmiş olan tabii ve beşeri kuvvetlerden başka bir şey değildir. Yani insanoğlu kendi iyi ve kötü alışkanlıkları ile eğilimlerinin hepsini tanrılarına da yüklemiş ve onları kendi suretlerinde ve kendilerine benzer fakat üstün varlıklar olarak kutlamışlardır.

 

ONGUNCULUK (TOTEMİZM)

Bazı sosyolog ve tarihçiler totemizmi dinlerin en ilkeli olarak kabul ederler. Ongunculuk adına klan denilen bir insanlar grubunu bazı kutsal yaratıklara ya da kimi kutsal nesnelere bağlayan dindir. Ongun sözcüğü Kuzey Amerika Kızılderililerinden Algonkinler tarafından kullanılmaktaydı.

Totem terimi bir klanın bütün üyelerinin kutsal saydıkları yaratıklar ya da nesneler çeşidini göstermektedir. Bunlar çoğu zaman kanguru, manda, kartal, tırtıl gibi hayvanlar, kimi zaman  çay fidanı gibi bitkiler ve daha seyrek olarak da yağmur, deniz gibi şeylerdir. Örneğin kanguru klanının bütün üyeleri bütün kanguru çeşitlerini kutsal sayarlar.

Totem aynı zamanda klanın bütün üyelerinin taşıdıkları ve bunların hepsini birleştiren addır. Sırf bir klanın adını taşımak yüzünden bir insan o klana üye sayılır. Klanın üyeleri dış görünüşlerini kendi totemlerine uydurmaya çalışırlardı. Böylelikle hem bir ayrım sözkonusu idi klanlar arasında hem de klan üyesi kendisini “taptığına” daha yakın hissediyordu.

İlkel insan tanrılarını her ne pahasına olursa olsun iyiliklerini, ihsanlarını elde etmek zorunda olduğu yabancılar, düşmanlar, tam anlamıyla zararlı varlıklar gibi görmemiştir, tam tersine bu tanrılar onun için bir dost ve hısım, doğal birer koruyucudur.Tapınırken hitap edilen güç çok yükseklerde dolaşan ve kullarını üstünlüğü ile ezen bir güç değildir. Tersine, bu güç, tapınanın hemen yanıbaşındadır ve doğal olarak sahip olamadığı yararlı güçleri ona aşılar.

Bir kabilenin tüm klanları için ortak tapınma yol ve yöntemini kurmuş sayılan bazı ruhlar, gerçek birer kabile tanrısı haline girerler. Hatta bu tanrıların başka kabilelerce de tanındıkları olur. Bu törenler hem dinsel hem laik nitelikte bir tür uluslararası panayırlardır. Bu törenler vasıtası ile bir düşünce alışverişi olur ve uluslararası bir mitologya doğar. Örneğin Tanrı Bunjil Victoria Devletinin hemen her yanında tapınılan bir tanrı haline gelmiştir ve her yanda da nitelikleri aynıdır. Ölmez ve hatta sonsuz bir varlıktır o; çünkü hiçbir başka varlıktan gelme değildir. Bir süre yeryüzünde oturduktan sonra gök’e çıkarılmış ve çıkmıştır ve orada da ailesi ile birlikte yaşamayı sürdürmektedir. Yıldızlar üzerinde gücü vardır. Güneşle ayın yürüyüşlerini ayarlayan odur, onlara buyruk verir. Buluttan şimşek çıkaran, yıldırımı atan odur. İnsanların babası diye adlandırılır ve insanları yaratanın o olduğu söylenir.

 

MISIR

İnsanlar MÖ V.binyılda Nil kıyılarına yerleşerek ırmak boyunca siyasi oluşumlar kurdular. Mısır’ın birliği sağlandıktan sonra bunlardan her biri eyalet veya nomos haline geldi. Her eyalet kendi yerel tapınaklarında eski kimliğine ait tanrılarını korudu ve saygı gösterdi. Tanrılar çoğunlukla hayvanlardan oluşuyordu veya hayvan görünümündeydiler. Ayrıca ağaç veya yıldırım gibi evrensel güçlerin simgelediği tanrılar da vardı. Bu tanrılar Mısır tarihi boyunca yerel düzeyde varlıklarını korudular. Ayrıca yer değiştirdiler ve iç içe girdiler. Nitekim imparatorluk tanrısı Horus hem savaşçı hem de yönetici bir şahindi. Osiris, Hathor gibileri ise çok yönlü çocuk tanrılardı. Bazı tanrılar özgün karaktere sahip oldular. Ülkeye firavun veren nomosların tanrıları bütün Mısır’ın da tanrıları haline geldi. Heliopolisin Güneş tanrısı Ra genelleşen ilk tanrı oldu. Teb firavunları Amon’u benimsettiler, iki tanrı kaynaştı ve ortaya Amon-Ra çıktı. Uzmanlar tanrısal soy zincirlerinin tarih boyunca hareketli olan ailelerden oluştuğunu düşünürler. Bu ailelerden yalnız biri evrensel saygı gördü. Bu aile Abydos tanrısı Osiris, eşi İsis ve oğulları Horus’dan oluşuyordu. Mısırlılar dini yaşamları içerisinde dinlerinin gereklerini özellikle nomos çerçevesi içinde uyguluyorlardı. Az sayıda tanrıya özen göstermekteydiler. Bunlar arasında birkaçı bütün Mısırlılarca paylaşılıyordu. Osiris bunlardan biriydi. Yüzlerce tapınaktaki tapınma biçimlerini ve ilahiyat sisteminin karmaşıklığını, firavun ve çevresindeki bilginlerin dışında kimse anlamıyordu. Halk yalnızca yerel tanrılara ve özellikle kutsal hayvanlar gibi varlığına alışık olduğu tanrılara tapıyordu.

Gizli güçlerin tam insan biçimine girmeleri daha çok İyonyada gerçeklenmiştir. Antikçağın din sistemlerinden hiçbiri tek bir ilahi varlık arama girişimlerine yabancı değildi ve birçok tanrı, bu ilahi varlığın farklı ifadeleri olabilirdi. Mısır’da bu kuralın dışında değildi. Bir Mısır metni: “Tanrı kendisi için bir şey yapanı bilir” der. Tek Tanrı düşünü de eski Mısırda Firavun Amentep IV tarafından   denenmiştir. Fakat Aton adı verilen bu tanrı, gerçekte imparatoru temsil etmekte olduğundan kitaplı dinlerin savunduğu tek Tanrının tüm niteliklerine sahip değildir. Bu dinde tek tanrı Aton veya Aten’dir. Bu tanrı, uçlarında birer el bulunan şualar neşreden bir güneş şeklinde gösterilmektedir. Kral ve kraliçeye uzanan eller bir ankh sembolü tutmaktadır. (Ankh sembolü üst tarafı yassı bir daire olan bir haç şeklindedir ve ebedi hayatı remzeder.) Kral ve kraliçe Tanrı ile bir tutulduğundan Ankh yalnız onlara yönlendirilmiştir. Aynı sülaleden olan ve krallığın transmisyonunda hak sahibi prensesler bile bu haktan mahrumdur. Amarna doktrini bu şekilde Tanrının insanlığa her gün iki şekilde görünmesini kabul eder: Hayatın menşei olan güneş ve akabinde oğlu olan Kral. Her ikisi sabah şafak vakti doğar ve insanlığa görünürler. Aton devrinde Mısır’da birçok mabet inşa edilmiş ve en muhteşemleri Akhenaten şehrinde bulunmaktaydı. Bu mabetlerin özelliği damlarının bulunmamasıydı. Böylece güneş bütün varlığı ile mabedin içini aydınlatıyor ve varlığını hissettiriyordu. Bu mabetlerde törenler güneşin doğuşunda ve batışında icra ediliyordu. Aynı zamanda büyük rahip unvanına sahip olan kral bu törenleri bizzat idare ediyordu. Kraliçe de ona refakat ederdi. Törenin devamında Aton’a olan saygının nişanesi bir ilahi terennüm edilir ve sonunda Akhenaton ile Nefertiti, Tanrının ismi yazılı bir parlak yüzeyli levhayı bir tepsi üstünde ve yukarıya doğru kaldırarak törene iştirak edenlere gösterirlerdi. Böylece levhada ismi yazılı olandan başka bir tanrının mevcut olmadığı cemaate hatırlatılırdı. IV.Amenofis güneşte görülen Aton’u tek tanrı ilan ettiğinde bu girişimi Mısırlılarca desteklenebilirdi. Ama adını Akhenaton olarak değiştiren ve yeni başkent Amarna’yı kuran bu firavun Amon’un ve Teb’in güçlü ruhban sınıfının vesayetinden kurtulmak istedi. Aton çok yeni bir tanrıydı ve birçok Mısırlının bilinçli veya bilinçsiz benimsediği tanrı niteliğinden yoksundu. Ayrıca tanrısallaşmış çeşitli görüntülerle her yerde varolan bir varlıktı. Güneş’e tapmayı yaygınlaştırmak isteyen bu tektanrıcılık girişimi firavunun ölümünden sonra tarihe karıştı.

 Eski Mısır tanrılarının genel özelliklerine kısaca değinmek gerekirse;

Horus: Osiris’le İsis in oğludur. Mısır tahtını miras almıstır. Hatta taht için Seti ile olan savaşları Mısır mitolojisinde önemli yer tutar. Cennetin hükümdarı aynı zamanda da Mısır’ın kralı Horusun ecnebin kralı, yeryüzünün kralı ve kutsal Şahin olmak üzere Teslis (üçlü) kavramı Mısır dinin yerleşmiş yönü oldu. Horus un evrensel olduğu ve ezelden beri var olduğu fikri 1.hanedanlıga kadar uzanır ki, bu da Piramit yazılarında belirtiliyor.

Horus of Behedet (Hadit): Behedet şehrinde tapılan Horus’un formlarındandır. Büyük kanatları güneş diskinin bir formu olarak gösterilir, genelde önemli manzaraların üstünde uçtuğu görülür (Mısır’ın dinsel sanatında). Hadit, Horus’un her zaman her yerde hazır oluşuyla resmedilmiştir. Crowley’in de Magic in Theory and Practice kitabında dediği gibi, “son derece küçük ve atomik haldeki her yerde ve her zaman hazır olan parçaya Hadit” denir.

Horus’un dört oğlu: Osiris’in vücudunun parçalarının koruyucularıdır ve bundan sonra ölülerin vücutlarının koruyucuları olmuşlardır. Amset, Hapi, Duamutef ve Qebsenuef. Sırasıyla tanrıçalar İsis. Nephthys, Neith ve Selket tarafından korunurlardı.

Amset (İmsety, Mestha; Golden Dawn, Amseth): Horus’un dört oğlundan biridir. Ölülerin karaciğerinin koruyucusudur ve Tanrıça İsis tarafında korunur.

Hapi: Horus’un dört oğlundan biridir. Babun kafalı mumyalanmış adam olarak görülüyor. Ölülerin ciğerlerinin koruyucusudur ve Tanrıça Nephthys tarafından korunurdu. Hapi ismi farklı hiyerogliflerle ifade edilmişti; çoğunlukla ama her zaman olmamak kaidesiyle Nil Nehrinin tanrısının ismiydi. Hapi, tacı zambaklardan (yukarı Nil) veya papirüs bitkilerinden (Aşağı Nil) yapılmış şişman bir adama benzetilmiştir.

Hator (Het-Heru, Het-Hert): Mısır’ın çok eski bir tanrıçasıdır, inek tanrı. Hator ismi Yunan uyarlamasıdır. Het-Hert (the house above) ve Het-Heru (Horus’un evi)’nun değişik biçimlerinden yozlaştırılmasıdır. İki terim de onun gökyüzü tanrıçası olduğuna işaret ediyor. Sık sık İsis’le eşdeğer tutulmuştur. Hator Edfu’da Horus’un partneri olarak tapılmıştır. Teb’de ölümün tanrıçası olarak düşünülmüştü. Ayrıca o aşkın dansın alkolün ve yabancı toprakların koruyucusuydu.

Harpocrates (Hor-pa-kraat: Golden Dawn, Hoor-par-kraat): “Çocuk Horus”, İsis ve Osiris’in oğlu, emzirilen küçük bir çocuk, Yukarı Mısır’ın büyük tanrısı yetişkin Horus’tan ayrılmıştır. Parmak emen genç bir oğlan olarak gösterilmiştir. Golden Dawn sessizliği ona ithaf etmiştir, çünkü tahminen parmağını emme hareketi genelde bilinen “shhh” ifadesini akla getiriyor.

Heqet: Kurbağa başlı başlangıçta var olan tanrıçalardan, Hermopolis’teki 8 tanrıdan biri olarak inanılır ve Antinoe’deki Khunum’un partneri olarak görülür.

Heru-ra-ha: Crowley’in Mısır benzeri mitolojisinin karma bir tanrısı; Ra-Hoor-Khuit ve Hoor-par-kraat’ın bir karması İsmi Mısır diline çevrildi, tahminen “Horus ve Ra’ya şükredin” anlamına geliyor. Tabi, bu da başka bir yozlaştırma.  

İsis: Sanat Tanrıçası. Osiris in karısı ve kızkardeşi. Horus un annesi,aşk tanrıçası ve iştar, Aşera, Asherah, AsTarte, Sibel, Afrodit, ve Venüs un karşıtı idi. Büyük bir anne ve zevce olarak,bütün dişi ilahların en popüleri oldu.

Amen (Amon, Amun, Ammon, Amoun): Amen’in adı “saklı olan” demektir. Amen ilk zamanlardan itibaren Teb şehrinin baş tanrısıdır ve Hermopolis rahiplerine göre yaşayan yaratıcı tanrı olarak görülmüştür.Kutsal hayvanları kaz ve koçtur.Orta krallığa kadar Teb’de yerel bir tanrıydı fakat Tebliler Mısır’da hükümdarlıklarını kurduklarında Amen kalıcı bir tanrı oldu ve 18. Sülale tarafından Tanrıların kralı olarak adlandırıldı. Ünlü tapınağı Karnak, insan tarafından yapılmış en büyük dini yapıdır. Bugde’ye göre, 19. Ve 20. Hanedanlar Amen’in “görünmeyen yaratıcı güç” olduğunu cennetteki, dünyadaki, engin derinlerde ve yer altı dünyasındaki hayatın temeli olduğunu düşünürler ve kendisini Ra’nın formunda gösterir. Artı, Amen ihtiyacı olan her adanmış dindarın koruyucusu olarak karşımıza çıkmıştır.  Sonraki inanışa göre Amen kendi kendini yaratmıştır. Önceki Teb’li inanışa göre Amen Thoth tarafından başlangıçta varolan sekiz tanrıdan biri olarak yaratmıştır. (Amen, Amenet, Heq, Heqet, Nun, Naunet, Kau, Kauket) Yeni karllık boyunca Amen’in eşi Mut, “Anne” idi ve bunun Mısır’lı eşiti “Büyük (ulu) anne” olarak görülmektedir. Bu ikili (Mut ve Amen) Tanrı ve Tanrıça Çiftini oluşturur, bu diğer inanışlarda da görülür. Oğulları ay tanrısı Khons’tur.

Amen-Ra: Amen’in rahipleri tarafından sunulan birleşik tanrıdır. Amaçları Amen’in takipçisi olan Yeni krallıkta (18-21 Hanedan) daha önceki güneş kültünün tanrısı olan Ra ile bir bağ kurmaktı. Bu tip birleşmelerde tanrılar içiçe girerler böylece Ra’nın içinde Amen’in temsil ettiği gücü görüyoruz (ya da tam tersi). Bu tip ilişkiler Mısır tanrılarında, özellikle kozmik ve ulusal tanrılar arasında sık görülür. Bu Mısır tanrılarının nasıl görüldüğünün bir örneğidir. Morenz’in dediği gibi “kişilikleri vardır ama bireysellikleri yoktur.”

Bastet: Kedi tanrıça. Bubastis’in Delta şehrinde tapılmıştır, kedilerin ve onlara önem verenlerin koruyucusudur. Sonuçta evde önemli bir tanrıça (kediler değer kazandığıdan beri) ve ayrıca ikonografide önemlidir. (Papirüste güneş tanrısına saldıran yılanın kediler tarafından öldürüldüğü resmedilmiştir.Dişi aslanın tanrıçası Sekhmet’in yardımsever tarafı olarak görülmüştür).

Anubis (Anpu; Golden Dawn, Ano-Oobist): Nepthys’in oğlu; bazı inanışa göre babası Sethi, bazısına göreyse Osiris’ti (hatta bazı inanışa göre ise annesi İsis’ti). Anubis çakal olarak resmedilmiştir veya çakal başlı tanrı denmiştir. Çakal Tanrı.  Çakal’ın lahitleri kolaçan etme eğilimi nedeniyle, ölülerle ilişkili olmuştur ve eski mumyalamanın kaşifi olarak bilinir ve tapılır. Onun görevi ölüleri korumak ve yüceltmektir. Anubis aynı zamanda Upuaut (opener of the ways- yolların açıcısı) olarak bilinirdi ve tavşan başıyla gösterilirdi. Kıyamet günü için ölülere rehberlik ederdi ve ölüleri yeraltındaki ikinci ölümden korumak için gerçeğin derecelerini (Scales of Truth) gözlerdi (izlerdi).

Ra: Tabiatın bütün tezahürleri arasında,tapılan en belirgin şey güneştir. Mısır ideolojisinin büyük bir kısmı güneş ve nehir uzerinedir. Güneş ilahları arasında başlıcası Ra (Heliapolis tanrısı) dır. Günesin diski olarak Ra atmaca kafalı bir insan olarak temsil edildi. Bu durumda da Ra yaradılışın hükümdarı olarak ele alındı.

Thoth (Tahuti)Tot: Bilgeliğin tanrısı, Maat’la beraber zamanın başında kendi kendine yaratılmıştı veya Ra tarafından yaratılmıştı. Hermopolis’te Thoth’dan sekiz tane çocuk oluşturmuştu, en önemlisi “gizli olan” Amen’di. Amen Teb’de Evrenin Lordu olarak takip edilirdi. Thoth isminin Mısır dilinde orijinali Thuti’dir ve Yunanca versiyonu Thoth’dur. Thoth ibis kuşu başıyla resmedilmiştir ve elinde bir dolmakalem ve herşeyi kaydettiği parşomenler vardır. Tanrıları içeren nerdeyse tüm temel görüntülerde Thoth görevli olarak görünürdü, ama özellikle ölülerin hükmünde görülüyor. Tanrılar’ın habercisi (ulağı) olmuş ve Yunanlılar’ın Hermes’iyle eş tutulmuştur. Osirian mitlerine göre Thoth Osiris’in veziri olmuştur (Şef tavsiyecisi ve papazı). Oysa Khons gibi ay tanrısıdır ve zamanın, büyünün ve yazının tanrısıdır. Hiyeroglifleri icat edenin Thoth olduğu düşünülür

Tavaret: Hamile kadınlara göz kulak olan su aygırı tanrısı.

Bes: Tanrıların cüce soytarısı. Afrikalı veya semantik kökenli tanrı, Mısır’a 12. Sülale döneminde gelmiştir. Sakallı, vahşi görünümlü komik bir cüce olarak ve yuvarlak bir yüzle resmedilmiştir (Mısır’ın sanatsal geleneklerinden farklı). Müzik, iyi yemek ve rahatlamak gibi aile zevklerinin tanrısı olarak sayılır. Ayrıca çocukların eğlendiricisi ve koruyucusudur.

Imhotep (Imouthis): Imhotep mimar, katip ve 3. Sülalenin Firavun Zoser döneminin büyük(baş) veziriydi. Sakkara‘daki basamaklı piramidi tasarlayıp inşa eden Imhotep’ti. Imhotep Ptah’ın oğlu ve hekimlik tanrısıydı, aynı zamanda katiplerin başıydı (Thoth ile beraber). Yunanlılar onun Asklepios olduğunu düşünürler.

Khepri (Keper): Eski Heliopolitan büyük şehir bilimine göre yaratıcı tanrı ve Atum ve Ra ile karışmıştır. Mısırca kökeninde “Kheper” birkaç anlama gelir, bazısına göre en çok dikkat çeken “yaratmak” veya “dönüştürmek” fiilidir, ayrıca “bok böceği” sözcüğüne denk gelir. Bok böceği, güneşin sembolü sayılırdı. Dışkısının çevresine yumurtalarını bırakırdı ve bok böceği güneş tanrısı sembolü sayılırdı. Bok böceği güneşi gökyüzüne doğru iterdi.

Sobek: Fayum un merkezi Crocodillopolis in tanrısı idi. Orada canlı sürüngenler ve timsahlar havuzlarda muhafaza edilirlerdi. Su tanrısı olarak,aynı zamanda Nil'in yıllık tasmasını ve vadisinin gübrelenmesini sembolize etti.

Set: En eski dönemlerde Set, Aşağı Mısır’ın koruyucu tanrısıydı ve çölün şiddetli fırtınalarını sembolize eder. Bu fırtınaları Aşağı Mısırlılar yatıştırmak için yöntemler aramışlardır. Yukarı Mısır Aşağı Mısır’ı yendiğinde ve ilk hanedana girildiğinde, Set Yukarı Mısır’ın Hanedanlık tanrısı Horus’un şeytani düşmanı olarak bilinmeye başlandı. Set, Osiris, İsis ve Nephthys’in kardeşi ve aynı zamanda Nephthys’in kocasıydı. Bazı mitlere göreyse Aubis’in babasıydı. Set’in kardeşini öldürmesi ve yeğeni Horus’u öldürmeye teşebbüs etmesiyle bilinir. Ama Horus kurtulmayı ve babasının öcünü almayı başarır. Bunu Mısır’ın her yerinde kurallarını koyarak yapmıştır. Set’i hadım etmiş ve Sonsuza kadar onu çöle sürmüştür.19.Hanedanda Set’e olan saygı yeniden dirilmeye başlamıştır ve bir zamanların büyük tanrısı olarak görülmüştür. Mısır’ı yabancılardan koruyan ve çöldeki kuvvetleri yardımseverce zapteden tanrı olmuştur.

Shu: Kuru rüzgarların ve atmosferin tanrısı, Ra’nın oğlu, Tefnut’un kardeşi ve kocası, Geb ve Nut’un babasıdır. Hiyerogliflerde kafasına devekuşu tüyü giymiş olarak gösterilmiştir (Maat’ınkine benzeyen). Genelde boylu boyunca uzanmış olan Geb’le kızı Nut’u ayrılarak ayakta durmuş olarak gösterilmiştir. “Shu” ismi genelde “kuru, boş” anlamına gelen shu kökünden geliyor. Shu aynı zamanda güneş ışığının kişileştirmelerinden biridir. Shu ve Tefnut’un bir ruhun iki yarısı olduğu söylenir. Belki de eş ruhların en eski (ilk) kaydedilen örneğidir.

Anuket: Yukarı Mısır’da, Elefantin’in çevresinde, Anuket, Khunum ve Sati’nin (kızları olarak) tapılmıştır. Kutsal hayvanı gazeldi. Soğuk su dağıtıcısı olduğuna inanılır ve kendi insan kafasına tüylü bir taç giyerdi.

Apis: Muhtemelen sadece hayvan olarak betimlenmiş ve hiçbir zaman hayvan başlı bir insan olarak gösterilmemiş eski bir Mısır Tanrısıdır. Apis çoğunlukla Ptah’la bağlantılı olmuştur ve kültünün merkezi Memphis’tir. Aslında Apis verimlilik tanrısıdır. Güneş diskinden oluşan boğa tacıyla betimlenmiştir. Kutsal Apis boğası Memphis’te bulunurdu ve Serapum’da büyük bir kitle halinde Apis boğalarının mezarı bulunuyor.

Duamutef (Tuamutef; Golden Dawn, Thmoomathpf): Horus’un 4 oğlundan biri.Duamutef çakal başlı mumyalanmış bir adam olarak gösterilmiş. Ölünün midesinin koruyucusudur ve Tanrıça Neith tarafından korunur.

Edjo: Deltanın yılan tanrıçası, Aşağı Mısır’ın sembolü ve koruyucusu, Yukarı Mısır’ın tanrıçası Nekhbet’in tamamlayıcısıdır. Kralın tacının bir parçası olarak giyilirdi.

Sothis: Yıldız Sirius için feminen bir Mısırlı ismi, İsis’le birbirine geçmiştir. (Orion olan Sahu-Osiris’in partneriydi). Hator’la da ilişkilidir.

Tefnut : Nem ve bulutların tanrıçasıdır. Ra’nın kızı, Shu’nun kardeşi ve karısıdır. Geb ve Nut’un annesidir. Kutsal hayvanı olan dişi aslanın başıyla resmedilmiştir. “Tefnut” adı teftef kökünden gelmektedir. Anlamı “serpiştirmek, nemlendirmek” ve nu kökü “sular, gökyüzü” anlamına gelmektedir.

Selket (Serqet, Serket): Akrep tanrıça, kafasının üstünde hareketsiz duran akrebiyle güzel bir kadın olarak gösterilmiştir. Onun yaratığı kötü ruhlu insanlara ölüm veriyordu ve akrepler tarafından sokulan insanlara da hayat veriyordu. O ayrıca kadınların çocuk doğurmalarına da yardımcı oluyordu. O Ra’yı tehdit eden şeytani ruhları etkisiz hale getiren kişi olarak resmedilmiş ve İsis’i Set’ten korumak için yedi akrebini göndermiş. Selket, Horus’un oğlu, ölülerin bağırsaklarının koruyucusu olan Qebsenuef’in koruyucusudur. Amerika’yı 1970’de turlayan koleksiyonun bir parçası olan Tuthankamon’un lahdindeki heykeli sayesinde tanındı.

Devamı

 



SAYFA> | 1 | 2 | 3 |

YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |