<%@ Language=VBScript %> YAŞLANMA SANATI Sayfa 2

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

SAYFA> | 1 | 2 | 3 |   

İnsanlar doğaya yaklaştıkları ölçüde yaşlılara karşı zalimce davranışlarda bulunurlar. İhtiyar kurt, avına yetişip onu öldürebildiği sürece saygı görür. İlkel insanlar da bu konuda tıpkı hayvanlar gibidir. Güney denizlerinde yaşayan bazı kavimlerde aile, kendi yaşlılarını bir hindistan cevizi ağacı üstüne çıkarır, sonra da ağacı kuvvetlice sarsarlardı. Eğer babaları henüz ağaca tutunabiliyorsa, yaşamaya hakkı vardı. Eğer düşerse, hüküm verilmiş ve karar uygulanmış olurdu.

Günümüz toplumları içinde ise aile hayatının , sağladığı her türlü destek ve yardımlarla birlikte, iyi ve uzun bir hayatın kapısını açacak tek anahtar olduğu yadsınmaz bir gerçektir. Ev ve aile hayatı, bizler yaşlandıkça, her gün biraz daha hayatımızın merkezi haline gelmekte ve hayatımızı bütünüyle içine almaktadır. Orta yaşlarda evde harcanan zaman, yalnızca uyumakla, yemek yemekle ve birkaç saat eğlenip dinlenmekle geçebilir. 65 yaşından sonra ise, çevre daralır ve zamanın % 80'i, % 90'ı evde geçer; daha ileri yaşlarda zamanın hepsi evde harcanır.

Esasen, ruhun kusurları da, yüz kusurları gibi çoğu kez ihtiyarlıkla birlikte artmaya başlar, yeni fikirleri hazmedecek gücü olmadığından, onları kendisine maledemeyen ihtiyar, olgunluk yaşındaki eskimiş fikirlerine hırçın bir inatla yapışır. Koltuk değneği gibi kendisine eşlik eden tecrübelerinin üstünde yükseldiği zaman sorunlara hakim olduğunu sanır. Kendisine karşı çıkıldığında ise, bunu bir saygısızlık olarak algılar, kızar, köpürür.

İhtiyar, fiziksel yaşıyla orantılı hayattaki dostlarını birer, ikişer kaybeder ve onların yerine yeni dostlar koymakta da gençliğindeki kadar başarılı olamaz. İhtiyarın çevresindeki vaha kurumaya ve çöl yavaş yavaş genişlemeye başlar. Eğer kendisine hem çok yakın, hem de çok korkunç görünmezse ölümü, yalnızlığa tercih edeceği günler yaklaşmış demektir. 

Yetişkin insan çok kere her şeye yeniden başlamak ister; kaybolan zamanına hayıflanır. Gençliğin özlemini duyar, çocukluğu cennet gibi bir dönem olarak görür, hayatın bu kadar kısa oluşuna üzülüp durur, gelecek olan sondan korkar.

Uygarlık ve denemeler, insanlara ihtiyarlıkla olmasa bile, onun dış görünüşü ile mücadele yol ve yöntemlerini öğretmiştir. Hanımlarda süslenme ve makyajın görevi burada başlar. Yaşlı kadınlar (Kadının yaşlısının olmayacagı-deneyim ve tecrübesi ileri düzeyde olan kadınların kastedildiği ifade edilmektedir), çoğu zaman görünüşlerine, elbise ve mücevherlerine gençlerden daha çok önem verirler. Bunun böyle olması da doğaldır. Göz kamaştıran mücevherlerden ve can alıcı giysilerden beklenen, gözleri fiziksel yıpranma ve kusurlardan ayırıp, kendine çekmektir. Güzel bir inci gerdanlığın hareli ve mehtaplı yuvarlakları, taşıdığı boyunun buruşukluklarını unutturur, yüzüklerin pırıltısı ellerin kırışıklıklarını, bilezikler ise bileklerin yaşlılığını gizler.

Çoğu zaman yaşımızın, bir insanın doğmuş olduğu seneye göre değil, damarlarının yapısı ve eklemlerinin durumuna göre belirlendiği söylenir. Bazı koşullarda 40 yaşında bir insanın 70 yaşındaki birinden daha ihtiyar olduğu da saptanabilmektedir. İyi çalıştırılmış bir vücut esnekliğini ve zerafetini uzun zaman korur. Bunun sırrıysa, dengeli beslenerek asla kendini bırakmamaktır. Dün yaptığını, insan bugün de yapabilir ama yapmayı bıraktığı aktiviteyi büsbütün yapamaz olur. Vücudu son kapasitesine kadar çalıştırmak doğru bir yaklaşımdır.

Kıskançlık da gençlikle beraber eriyip gider, kuvvetin azalıp, tükenmesiyle birlikte şiddet de söner. Fırtınalarla dolu gençlik ve orta yaşlılıktan geriye kalanlarla sevimli iki ihtiyarlık meydana getirilebilir.

Genelde genç yetişkinlerin, büyükanne ve babaları, çocuklarının hayatından çoğu zaman uzak tutmaya çalışmaları yaşlı kuşaklarda üzüntüyle karşılanmaktadır. Ancak kuşak çatışmasındaki torunlar üzerinde yoğunlaşan bu sorunu çözmek için yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda aşağıdaki öneriler sunulmaktadır. Bu deneyimsel bulguları uygulama, uygulamama ve yorum sizlere ait…!!!

İyi bir anneanne/babaanne , dede/büyükbaba olabilmenin ilkeleri :

1.      Anne ve babaların çocuklarını terbiye etme tarzına karışmayın. Konuşmanız gerekli ise, çocukların olmadığı bir zamanı seçin.

2.      Hangi koşullarda olursa olsun, anne ve baba rolünü oynamak gibi bir sorumluluğu üzerinize almayın

3.      Hangi koşulda olursa olsun, istenmedikçe evin idaresini ele almayın. Ayrıca çocuk hastalandığında anne ve babaya neler yapacaklarını söylemek veya anne ve babanın çocuğa vermek istemedikleri yiyecekleri vererek onu şımartmak gibi can sıkıcı, sinir bozucu şeyler yapmaya kalkmayın.

4.      Anne ve babaların torunlarınıza yeterince para vermediğini düşünerek, onlara hediye olarak para vermeyin. Her ziyarette de pahalı ve güzel hediyeler getirmeyin.

5.      Çocuklarınızla birlikte oturmuyorsanız, onların evine gidebilirsiniz, fakat çok sık değil. Kendi sosyal hayatınız pahasına devamlı bir çocuk bakıcısı olmayın. Hiç bir büyükaane veya baba, çocuklarının sevgisini kazanma ümidi ile kendisini istismar ettirmemelidir. Bunun yerine fevkalade hallerde onlarla birlikte olmaya çalışmalı-fakat kendi hayatınızı da yaşamalısınız.

İyi bir şekilde ihtiyarlamanın iki yolu vardır

1.      Hiç ihtiyarlamamak: Devamlı faaliyet halinde bulunarak, aktiviteyi belirli bir seviyenin altına düşürmemek ve hayattan bir beklentisi olduğunu unutmamaktır.(hangi yaşta olunursa olunsun )

2.      İhtiyarlığı kabul etmek : İhtiyarlık bir huzur ve özveri yaşı olabilir, bu kendisi için hiçbir şey istememe hali de insanı mutlu kılmaya yetebilir. Artk sıkı mücadele zamanı geçmiş, oyun oynanmış ve bitmek üzere, ölüm sığınağına yaklaşılmış olabilir. Bu koşulları erdem ve metanetle karşılama kişiye huzur verebilir.

Kötü ihtiyarlamanın da iki yolu vardır :

1.      En kötüsü, bizden uzaklaşıp gitmiş olanlara takılıp kalmaktır.

2.      Yardım ve işbirliğini kabul etmeyen, biraz da bencil ve cimri olarak ihtiyarlayanlardır. Bazı yaşlı işadamları görürüz, ileri yaşına karşın yardım taleplerimizi geri çevirir ve işine karışmak isteyen çocuklarını da üzgün bir kölelik altında tutarlar. Öyle babalar vardır ki, artık bir daha tadamayacakları birtakım maddesel zevklerin örneğini (Gayrimenkul, iş yerleri, nakit para, menkul değerler vb.) titrek ellerinde tutmak için, oğulllarını ve kızlarını yoksuzluk içinde yaşatırlar.

Günümüzde gençlik kavramı, artık eskiden olduğu gibi yalnızca biyolojik yaş ile sınırlı kalmamaktadır. Genç düşünmek, genç hissetmek ve genç yaşamak biyolojik yaşımız ne olursa olsun Çağdaş olmanın / düşünmenin ön koşuludur. "Gençler bilebilse, yaşlılar yapabilse ! "

İhtiyarlık sanatı; gelecek kuşaklara bir engel olarak değil, bir destek olarak; bir rakip değil, fakat bir fikir ortağı olarak götürebilmek sanatıdır. Gerçekte, ihtiyarlık kapısına "Buraya girenler, bütün ümitlerinizi kapının dışında bırakınız" diye yazılması gereken bir cehennem değildir.

Cicero, Yaşlılık (De Senectute ) adlı yapıtında ( 62 yaşında yazdı. Bir yıl sonra, kafasının kılıçla kesileceğinden habersizdi ) yaşlılığın sorunlarını dört bölümde toplar: 

1.      Yaşlıların yapacağı işler yok mudur ? diye sorar önce. Yaşlılar gençlerin yaptıkları işleri yapamazlar, bedensel güçleri yetmez, doğru. Ama çok daha büyük, çok daha değerli işler yapabilirler. Büyük işler, çeviklikle değil, bilgi ve düşünce gücüyle yapılır.

2.      İnsan çok yaşayınca görmek istemediği bir çok şeyi görür derler. İyi ama, görmek istediği birçok şeyi de görür.

3.      Bunaklık denilen aptallık, her yaşlıda değil, az akıllı yaşlılarda olur. Hem bunak gençlerin sayısı daha mı az?

4.      Bir ömür, kısa da olsa, gereği gibi yaşamaya yetecek kadar uzundur. Elmalar hamken çekilip kopartılır, olgunlaşınca kendiliklerinden düşerler. Böylece gençlerin canını da bir güç koparıp alır, yaşlılarsa olgunluktan sönerler. Önemli olan, hayata doymuş olmaktır. Her çağın, ayrı ayrı giderilmesi gereken hevesleri vardır.

Yaşlılık üzerine bazı görüş ve özdeyişler:

Yaşlılıkla ilgili tahlil edilen şakaların çoğu cinsel güç ve cinsel ilgi üzerine odaklanmaktadır. Bunlardan bazıları:

80 yaşındaki bir erkek, 18 yaşındaki güzel bir kızla evlendi. Sadece beş gün yaşayabildi. Cenaze işleriyle meşgul olan ölü hazırlayıcısı ise, ölünün yüzündeki gülümseyişi giderebilmek için tam üç gün uğraştı.

Devamı

 



SAYFA> | 1 | 2 | 3 |

YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |