<%@ Language=VBScript %> GÖNÜL PINARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

G Ö N Ü L   P I N A R I

   
 

    PİRAMİT GÖLGESİNDE
    PAPİRÜS KURUTMAK

yavru ceylanlar görürdüm su başlarında
rüya kadar gerçek vadilerinde korkularımın
yırtıcı hayvanlar ürkütürdü anka kuşlarımı
bana ait bir yer, iyi bildiğim, korunaklı
düşlerimden gizlendiğim bir yer olsun istedim

aynalarla yüz yüze gelme ihtimali olmasın
çünkü, aynalarda çözebilseydim işin iç yüzünü
o kadar da çekinmezdim kendi gerçeğimden

bilmiyorum, sezmek tamamlamak ise ilk döngüyü
ben henüz pentagramlar çizili "o" duvarın önünde
korkunun şovalyelerince kurşuna dizilmedim

davet de edilmedim iki sütun arasından geçilen
ve o boşluğa açılan altın tutaklı büyük kapıdan
gizli bilgilerin anahtar sözcüğünü fısıldayacak
bilgelerden üç kez daha yüce bir önderim de olmadı

akşamları gülkurusu çökeltisinde direncin
beyazlar giymis dört kişi taşırmış ya insanı
yeniden doğulacak mabedin yekpare taştan sunağına
bedenleri şevkatle titreşen uçuk mavi ilahi
önce'nin unutulup - sonra'nın başlaması için...

belki de bütün bunlar defalarca yaşadığım
sabırla, korku içinde bütün gece bekleyip
hani, tam gün doğmak üzereyken penceremde
argın düşüp, uyuya kalmak kadar budalaca

uçarı bir çoçuğun elinden kaçmış bir balon kadar hür
bilinmezin karanlık girdaplarından sıyrılıp, bindim
eniki'nin esirleri özgür kıldığı o ilk nisan günü
amonların tanrılardan bile esirgediği pegasus'a
tozlar içinde ve gerilerde kaldı asma bahçeleri
gagası kanlı kartallar da çook gerilerde kaldı
işte yaklaştım kaf dağının masallardaki ucuna
gördüm, tepegözün gürzüyle kırdığı kayalar da yalan
zümrüdü anka degil prometeus'un bağrını kanırtan
kanatları sular kadar şeffaf bir atla geçiyorum
o dağın, masallardaki kaf dağının ardındaki
her şeyin dua kadar gerçek olduğu kendi ülkeme

dev dervişlerin duvar ördüğü doğrudur
ben papirüs kuruturken piramit gölgesinde
kayıtlara başka bir dilde geçiyordu tarih
yoksa firavunlar birden bire mi buyurdular
nil üzerinde gece gidilen yolun esrarını
giza'nın labirentlerinde gizlidir o kitap
ki, musa'ya yalnızca bir fasikülü okundu
kızıl denizi ihtişamla yaran şey asa değildi
peki bir misal değil miydi hacer'in taş edilişi

anlaşılabilir şey değil gördüğüm
gizli bahçelerinden kadim asur'un
yasak bir kızıl elma mı kopardım
bozuldu tüm büyüsü masallarımın
düşlerimi uzlaştırdım ayan beyan
iç-içe uçuyorum içsel dünyamın
özüme eşlediği kuramsal cüzzümle

ruzgarımla savruluyor sarkaçlarım
ürperten kanatlarında gerçeğin
en-nihayet dış benliğimle barışıp,
çok da bahtiyar bir "yalan" yaşadım
sözlerin ritmiyle gidilen yerlerde
çokca sevgi ektim bitek topraklara

                               Yavuz Ahmet EROL
                         7-8-9-10 Nisan 2002/Almaty
                                      Kazakhistan

 

YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |