<%@ Language=VBScript %> ABD'DE DEMOKRASİ Sayfa 1

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

 SAYFA> | 1 | 2 | 3   

Sayın İbrahim Erentay'a gönülden teşekkürlerimizle,

 

ABD’DE DEMOKRASİ  

 

Bu çalışmada, ODTÜ misafir profesörlerinden Bayan Ann Kelleher'in son ABD Başkanlık seçimleri sırasında ODTÜ Mezunlar Derneğinin Baraka adlı dergisinde yayınlanan “Affirmation of Democracy or an Excercise in Self Indulgence” (Demokrasinin bir teyidi mi yoksa bir kendine düşkünlük örneği mi?) başlıklı makalesinden yararlanılmıştır. 

 

            ABD’deki başkanlık seçimleri bütün dünyanın ilgisini çekti. Kendi ülkesinin sınırlarının çok ötesinde önemli etkiler yapma imkanı bulunan bir ülkenin liderini seçmek dünya çapında bir sorumluluktur. Fakat bu durum oylama sürecine katılanların pek çoğu tarafından neredeyse hiç gözetilmeyen bir özellik olmuştur. Amerikalıların kendi uluslararası rollerini hiç dikkate almamalarına rağmen, Amerikan başkanlık seçimleri ülkemiz dahil çoğu dünya medyasında genellikle olumlu ve geniş yer almıştır. Amerikan medyasının süslü ve olumsuz haberler yaratma eğilimi düşünülünce bu dikkate değer bir olgudur. 

            ABD’de 1788’den beri her dört yılda bir, Başkanlık seçimi, ülke liderinin seçilmesi gibi önemli bir politik karara vatandaşların katılımını garantileyen düzenli bir yöntem olmuştur. İç savaş ve dünya savaşları dahil, bütün zor ve tehlikeli dönemlerde dahi, seçimlerin kesintisiz yapılmış olması, Amerikalıların gurur duydukları bir rekordur ve demokratik sürecin kendini kanıtlaması olarak kabul edilir.

            Florida eyaleti oylarının sayımındaki tartışmalar dahil, bu son seçim, bazılarınca seçmen iradesinin tam yansımasına gösterilen özenin  ve yerleşmiş demokratik kurumların zor zamanlarda bile işleyişinin bir kanıtı olarak kabul edilmiştir. Diğer yandan, dünyadaki pek çok insan da, bunun, ABD’nin kendine düşkünlüğünün ve çaresiz davranışlarının başka bir örneği olduğunu düşünmüştür. Amerikan seçmenlerinin verdiği bu en önemli kararda, sistem sanki lüzumsuz ayrıntılara boğulmuş gibi görülmüştür. Zımba delikleri pek çok insanın günlük konuşmasının bir parçası haline gelmiş ve Florida’da kullanılan oy makinelerinin fayda ve zararları hakkında sayısız haberler yapılmıştır.

            Bazı uluslararası basının koyduğu adla, Florida ‘fiyaskosu’, aynı zamanda Amerikan politik sisteminde yetki dağılımını, ve yürütme erkinde mahkemelerin politik rollerini açığa çıkarmıştır. Elle sayım veya makineyle otomatik sayım tartışmaları ve kritik politik kararlarda mahkemelerin kullanılması, Amerika dışında genelde, demokrasinin varlığının bir göstergesi olarak değil fakat onun yokluğunun veya yetersizliğinin bir kanıtı olarak yorumlanmıştır. Eleştirmenler teknolojiye aşırı bağımlılığın hatalı sonuç yarattığını ve bunları düzeltmenin çok para, zaman ve partizanlık gerektirdiğini, böylece Amerika’daki olumsuz eğilimleri iyice sergilediğini söylemişlerdir. Hatta bazı ülkeler, alaycı bir tavırla, sayımlara gözlemci yardımı gönderme önerisinde bile bulunmuşlardır.

            Amerikan seçimleri, ilk kademesi ülke çapında bir genel seçimi kapsayan iki kademeli bir sistemdir. Burada dikkati çeken ve sorulması gereken iki husus vardır ; 

            Bu inceleme sonucunda, Seçiciler Kurulu sistemi ile, uluslararası konuların seçim kampanyası sırasında neredeyse hiç yer almaması arasında bir ilişki bulunduğu ortaya çıkacaktır.

            ABD vatandaşlarının, başkanlık seçim sürecinde, oyların sayım ayrıntılarının mahkeme onayından geçmesini niçin yasal bir yöntem olarak kabul ettiklerini seçimlerin ikinci kademesi ortaya çıkarır. Yaşanan son gelişmelerdeki mahkeme kararları, daha geniş anlamda  Amerikan politik sisteminin “kuvvetler ayrılığı” ilkesinin bir parçası olarak görülmelidir. Üç dala veya katmana ayrılmış, kontrol eden ve dengeleyen bir sistem, hem eyaletlerde hem de federal hükümette sağlam bir biçimde yürürlüktedir. Son örnekte Florida eyaleti Dış Bakanlığının yürütme organı ve Florida mahkemeleri devreye girmiştir, fakat Florida eyalet meclisi de devreye girebilirdi.

Uluslararası Politik Tartışmalar Niye Yapılmaz

            ABD’nin uluslararası rolünün ortaya çıkardığı konulara seçim kampanyası sırasında neden çok az ilgi gösterildiği konusunda, üç ayrı yaklaşım yapılabilir. Bunlardan birincisi tarihsel, diğerleri uluslar arası ilişkiler ve diğeri kültüreldir. 

           Tarihsel yaklaşımın gösterdikleri; ABD’nin kuruluşu sırasında Avrupa’nın güçlü devletlerinden binlerce km uzakta oluşu ve onların entrikalarına karşı yaygın bir güvensizliğin bulunması ve 19.yy da yaşanan olguların bunu pekiştirmesidir. 

            Birkaç önemli olay belirtilebilir; örneğin, 1790’larda hem Britanya’nın hem de Fransa’nın ABD iç politikasına müdahalesi, Bağımsızlık Savaşı sırasında Fransa ile yapılan ittifakın 1800’de sona erdirilmesi, Britanya’nın Amerika denizlerini kontrol altına alma kararına karşı ilan edilen Monroe Doktrini, Fransa’nın, Amerikan İç Savaşı sırasında  Meksika’yı ele geçirmesi. Ayrıca, ABD’nin kıta boyunca yayılmasını, tamamen kendi iç işi olarak görmesi sonucunu getiren Kader (Bildirgesi) Manifestosu ilanı da bu arada belirtilebilir.

            Dış ilişkiler açısından bakınca, Soğuk Savaş döneminin sona ermesi, Vietnam savaşının yenilgi ve hüsranla da olsa sonuçlanması, ABD kamuoyunun uluslararası olaylara ilgisinin azalmasının kaynağı gibi görünür. ABD ile Sovyetler çekişmesi sırasında, ABD dış politikası ve yapılan dış müdahaleler hep ülkenin güvenliği esasına dayanıyordu. ABD’nin süregelen ekonomik ve askeri üstünlüğünün bir sebebinin, ülkenin uzakta ayrı bir kıtada bulunmasından ve pek çok uluslararası olaya çok derinden katılma zorunda kalmamış olmasından kaynaklandığını söylemek mümkündür.  Bu bir izolasyon değil fakat bir ada kıta şeklinde diğer dünyadan ayrı olma durumudur. Hatta belki de kuruluşundan beri durum hep böyle olmuştur. Diğer Dünyadaki etnik kökenli çatışmalar, çevresel ve ekonomik olaylar, ABD için, Soğuk Savaş sırasındaki konular kadar önemli görülmemektedir. Amerika’nın iki büyük siyasi partisi içinde de uluslararası yaklaşım karşıtı bazı kanatlar oldukça etkin konumdadırlar.

            Yaklaşımlar içinde en etkilisi kültürel yaklaşımdır. Amerikan halkının davranışlarını inceleyenler, iktidarın gücüne ve yabancılara karşı bir güvensizlik duygusunun çok yaygın olduğunu belirlemişlerdir ... Amerikan halkının büyük bir kesimi, uzaklardaki çekişmelerin  ABD için sorunlar yaratmasından ve ABD’nin bunlara hızlı ve doğrudan çözümler bulamamasından rahatsız, hatta öfkelidir. Bu durum Amerikan halkının genel geçer zihin kalıbı olan başarmaya,  ‘iş bitirmeye’ aykırıdır. Uluslararası çekişmelerin çoğunlukla derin kökleri olan, karmaşık yapıları vardır. Kurtarmaya koşup, diğer ülkelerin yaratığı hengameyi çabucak düzeltmek zordur. Halbuki, Amerikan  halkının çoğunun ABD’ye biçtiği rol ise özetle budur.

Devamı

 



SAYFA> | 1 | 2 | 3 |

 YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |