<%@ Language=VBScript %> Amin Maalouf

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |

 

AMIN MAALOUF –  ROMAN  VE HATAY

 

“Bana içimin derinliğinde ne olduğum sorulduğunda, bunda herkesin içinin derinliğinde ağır basan tek bir aidiyetin, bir bakıma kişinin derin gerçekliğinin, doğarken ebediyen belirlenen ve artık değişmeyecek olan ÖZ’ünün var olduğu inanışı yatıyor. Sanki geri kalanın – özgür insan olarak kat ettiği yolun, benimsediği inanışların, tercihlerin, kendine özel duygusallığının, yakınlarının, sonuçta yaşamının - hiçbir önemi yokmuş gibi...”

“Kimlik, insanın zamanın içindeki incelişinde onu dünyaya bağlayan bir ayna.”

Yazar böyle diyor Türkçe’ye“Ölümcül Kimlikler” adı ile çevrilen denemesinde.( YKY. Aysel Bora )

 Amin Maalouf 1949 yılında Lübnan’da doğdu. Lübnan iç savaşı nedeniyle 1976 yılında Karısı ve oğlu ile birlikte Fransa’ya yerleşti. Ekonomi ve toplumbilim tahsil etti. Fransa’daki ilk yıllarında gazetecilik yaptı. İlk yazılarını Arapça yazdı. Çeşitli gazete ve dergilerde köşe yazarı ve idareci olarak çalışan Maalouf  mesleği icabı dünyanın çeşitli ülkelerini, bölgelerini gezme imkanını buldu. Yeni savaşlara, çok önemli olaylara, acılara tanıklık etti. İlk kitabı 1983 yılında yayınlandı. “Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri”. (Telos yayınları, M.A.Kılıçbay) Bu tarihi-inceleme yazarın, zaten kendi Öz’ünde  olan  ve yıllar içinde bütün eserlerinde özgün tarzını belirleyecek  bir olguyu açığa çıkardı. Nedir bu olgu?

Maalouf  Lübnan’da doğdu büyüdü.Lübnan Toros dağlarından başlayan, doğuda Ağrı Dağı, güneydoğuda Zagros Dağları’ndan güneybatıya yönelen Uygarlık Kavisinin (Batık kıta Mu’nun sakinleri Antakya’nın ilk ziyaretçileri miydiler?) denizle birleşen, Hatay’dan sonraki uç noktası. Binlerce yıldan beri bir çok uygarlığa ev sahipliği yapmış bölgenin bir diğer parçası. Onun içindir ki Maalouf  yazmak istediği müddetçe elinde hiç bitmeyecek bir sermayeye sahiptir. Hiçbir zaman konu sıkıntısı çekmeyecektir. Maalouf’un kitapları okunduğunda hepimiz kendimizi romanın bir kahramanı yerine rahatlıkla koyabiliyoruz. Rolleri ne olursa olsun kahramanlar, tiplemeler tanıdık. Hatta romanın konusu adeta bizim sokakta, bizim mahallede, bizim şehirde geçiyor gibi. Maalouf  çevre dokusuna, özelliklerine çok hakim. Burada aslında kendisinin de bir gezgin olmasının rolü büyük. Bütün kitaplarında birçok yöreyi geziyorsunuz onunla birlikte. Bölgesel hikaye ve efsanelerden  de  çokça faydalanıyor. Bunları o kadar ustalıkla yapıyor ki bir an kendinizi romanın o bölümünü siz yazmışsınız gibi hissediyorsunuz. Yazarın bir diğer önemli özelliği romanın geçtiği dönemde yaşanmış önemli olayları ve gerçek hayat kahramanlarını bir şekilde anlatımına dahil etmesi. Gerçek olaylar, gerçek kahramanlar hikayenin içine o kadar güzel serpiştiriliyor  ki yaratılan dünyada  sürüklenmemeye imkan yok.

Şimdi  Maalouf’u  biraz da  kendisinden dinleyelim:

“Cizvit papazlarının Fransız okuluna kaydedilmemin nedeni, kesinlikle Katolik olan annemin, çocuklarını geleneksel olarak Amerikan ya da İngiliz okullarına gönderen baba tarafımda ağır basan Protestan etkisinden uzak tutmak istemesidir; bu çekişme yüzündendendir ki kendimi Fransızca konuşur buldum... Paris’e gelip yerleştim ve Fransızca yazmaya başladım.” ..... “ Kimliğimden daha başka ayrıntılar da sıralayacak mıyım? Türk olan büyükannemden, Mısır Marunisi kocasından.... Moliere’i  Arapça’ya ilk çeviren ve bunu 1848’de bir Osmanlı  tiyatrosunun sahnesinde oynatan büyük- büyük- büyük dayıma kadar uzanacak mıyım?.”  (Ölümcül Kimlikler YKY. Aysel Bora)

“Benim çocukluğumda  Lübnan’daki eğitim sisteminde çok olumsuz bir imajı vardır Osmanlı İmparatorluğu’nun. Neden geriyiz? Osmanlılar  yüzünden. Neden demokrasiye geçemedik? Osmanlılar yüzünden. Neden iç savaşla birbirimizi yiyoruz? Osmanlılar farklı toplulukları birbirine düşman etmişti. Her şeye kolay bir bahanedir Osmanlılar. Bugün  bu olumsuz bakışın nasıl değiştiğini incelemek istiyorum doğrusu. Ben kişisel olarak bu meseleye baktığım zaman bunun tarihin bir karikatürü olduğunu, işlerin bu kadar basit olmadığını gördüm tabii. O zaman Türk dünyasıyla biraz ilgilenmeye başladım. Ve giderek daha yakınlaştığımı söyleyebilirim. Büyükannem İstanbul’ da doğmuş. Annem Türkçe konuştuğunu söylerdi. Babam 1915 doğumluydu, yani Osmanlı tebası olarak doğdu....Yeni başlayan romanımda  da İstanbul büyük yer tutacak”. (Milliyet Gazetesi 01.12.1997, Nilüfer Kuyaş )

Yazarın bugüne kadar dokuz kitabı Türkçe’ye çevrildi. Bunları büyük bir dikkatle okudum. Son romanı “ Yüzüncü Ad”. (YKY, Samih Rifat). Diğer romanlarında olduğu gibi aylardan beri ülkemizde liste başı. En çok okunanlar arasında. Diğer kitaplarının listesini yazımın sonuna bilgi olarak ekleyeceğim.

NİÇİN AMİN MAALOUF - ROMAN VE HATAY

Yukarıda anlatılanlar MAALOUF’ un genel tarzı  hakkında benim düşüncelerim. Kendi ifadeleri. 

Bir de hissettiklerim var: “Arapların Gözüyle Haçlı Seferleri”  kitabında  yazar eserin genel atmosferine uygun olarak en az kırk sayfa HATAY anlatımı yapıyor. “Eser birçok yabancı dile çevriliyor, televizyona uyarlanıyor.” (Çevirenin notundan). Bir kavramda tüm dünya HATAY’I  bir daha ALGILIYOR, TANIYOR. “Yüzüncü Ad”  isimli romanında ANTAKYA ve İSKENDERUN anlatımı dokuz sayfa. Dünya aynı çevreyi değişik bir anlatımla bir kez daha HİSSEDİYOR, ALGILIYOR. Kitaplarının tümü yayınlandığı her dilde ve ülkede liste başı oluyor. Çok okunuyor. Bizi tanıtıyor.

Kendi kendime iyi ki bu yazıyı yazdın diyorum.

Kim bilir? Belki  AMİN MAALOUF’u  HATAY’a davet  edebiliriz.

Belki de  YENİ ROMANINA buradan başlar.

Belki BÜTÜN ROMANININ konusu HATAY’ da geçer. 

Belki ONUN gelişi içimizdeki GELECEĞİN MAALOUF’larını ortaya çıkarır. Ben  AMİN MAALOUF’un   HATAY’ı görmediğini düşünüyorum. O sadece hisleri ile yazdı. Bizi DÜNYAYA tanıtıyor. 

NE DERSİNİZ; DAHA ÇOK TANINMAK...

BÜTÜN BUNLAR DENENMEYE DEĞMEZ Mİ ?

 

Baki  BİLGİLİ

DİLİMİZE  ÇEVRİLEN ESERLERİ

 



 

YUKARI

 

| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |