%@ Language=VBScript %>
| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |
Sn.Eren ERBABACAN'a gönülden teşekkürlerimizle.
PYTHAGORAS
Sokrates
öncesi filozoflar içersinde, çok önemli diğer bir isim, Miletos okulunun en
güçlü rakiplerinden biri olarak bilinen Pythagoras’dır. Çok önemli bir
bilim adamı olmasına karşın, ruhun ölümsüzlüğü ile insan yaşamını düzenleyen
kurallar üzerinde yoğunlaşarak, felsefenin doğuşuna büyük katkıda
bulunmuştur.
Pythagoras, bir filozof ve bilim adamı olmanın yanında, 48. Olimpiyatlarda yumruk döğüşü dalında madalya alacak kadar güçlü bir bünyeye de sahipti. Bu özelliği ona, aklî melekelerindeki güçlülük yanında, (Akl-ı hikmet) fizik alandaki kuvvetini, (kuvvet) âhenk (güzellik) içerisinde kullanma imkânı vermiştir.
Orpheus'dan
200 yıl sonra, (İ.Ö. 570) Samos (Sisam) adasında doğan Pythagoras, Delph mâbedinde
inisiye edildi. "Orpheic" doktrini öğrendikten sonra, Samos Tiran'ı
Polykrates'e karşı olduğu için adadan ayrılarak, Mısır'a (Menfis'e)
gitti. Hermes mâbedinde inisiye edilen düşünür, burada 22 yıl, Osiris râhipleri
ile birlikte kalmış ve büyük üstatlığa kadar yükselmiştir. Bu dönemde
İran hükümdarı Gambis, Mısır’ı istila ederek, bir çok hermetik râhip
ile birlikte Pythagoras’ı da esir ederek Bâbil’e sürdürmüştü. Güvenini
kazandığı Bâbil Kralı sayesinde, Fenike, Kalde ve Hindistan’ı gezerek,
yeni fikir ve görüşler edinen Pythagoras, Sümer medeniyetinin yaşayan tüm
eserlerini inceleme imkânı bulduğu bu şehirde, Baal mâbedine girerek 12 yıl
geçirmiştir. Sümer râhipleri, sürgündeki Mısırlı inisiyeleri
kendilerinden kabul ettikleri için, Güneş odaklı inanç sisteminin hâkim
olduğu öğretilerinin bütün sırlarını, ona da açıkladılar. Hermes mâbedindeki
esrarlı tefekkür derecelerinin, Baal mâbetlerinde de aynen yaşadığını gören
Pythagoras, burada da, üstad olarak tanındı.
Pythagoras, 34 sene sonra, İran hakimiyeti altına girmiş bulunan, Sisam’a döndü. Öğretisini, Delph mâbedindeki râhiplere vermekte güçlük çektiği için, bir yıl sonra güney İtalya'daki müreffeh Yunan kentlerinden birine, Crotana'ya geçti ve kendi okulunu kurdu. Öğrencilerine, ahlâk, siyaset ve din öğretmekte ve bu bilimlerin tümüne “mathematalar” demektedir. Hermes ve Baal mâbetlerinde edindiği ezoterik bilgilere dayanan öğretisine, Yunanca “ermişler” anlamına gelen “Epifani” (Yunanca Epiphany, tecellî - tanrı ya da tanrıçaların insan biçiminde görünmesi) ismi verildi. Ezoterik anlamda, ulaşılabilecek son nokta sayılan “Epifani’lik” (ermişlik) mertebesinin, İslâm tefekkürü içerisindeki karşılığı, “evliyalık” olarak düşünülmelidir. Okula giriş, Hermes ve Baal okullarında olduğu gibi, çok titiz araştırmalar ve sınavlardan sonra gelen, gizli ve özel inisiyasyon törenlerine bağlamıştı. Zamanla öğretiye kabul edilmeyenler, okula karşı mücadeleye giriştiler. Nihayet bir ayaklanma sonunda mâbet yıkıldı. Pythagoras da, yanarak öldü. Bir başka rivayete göre filozof, yine güney İtalya'da bir Yunan kenti olan Metapontion'a kaçtı ve orada öldü. (İ.Ö. 500)
Öğretisi, "Orpheic" kült'ün büyük ölçüde etkisinde kalmış, ezoterik bir dinî tarikât olarak mütalaa edilir. Böyle olmasına rağmen, bilim ve san'at ile de çok yakından ilgilenmiş, özellikle matematik, astronomi ve müzik alanında önemli tezler ileri sürmüştür.
Felsefe tarihi çerçevesinde, Pythagoras Okulunun üç önemli özelliği vardır;
1- İlkçağ Yunan felsefesinde, İyonya’da kurulmuş olan doğu geleneği karşıtı olarak, batı geleneğini temsil eder.
2- Pythagorasçı Okul, felsefeyi doğuran motifi değiştirmiştir. İyonya’da filozoflar, salt teorik kaygılarla, anlamak ve bilmek amacıyla felsefe yaparken, Pythagorasçılar felsefeye pratik anlamda yaklaşmışlardır. Amaç, anlamak ya da öğrenmekten çok, arınmak, bilgi yoluyla saflaşarak, Evren’in ruhuyla bütünleşmektir. Başka bir deyişle felsefeyi; varlığın nasıl ve neden meydana geldiği hakkında bir açıklama olmaktan çıkarıp, bir yaşam tarzı hâline dönüştürmüşlerdir.
3- Felsefede madde yerine form, nitelik yerine nicelik, fizik yerine de matematik kavramları, Pythagorasçı okul ile birlikte ön plana çıkmıştır. İyonya’lıların, her şeyin kendisinden doğmuş olduğu maddî neden olarak aldıkları temel tözü, Pythagorasçılar matematiksel ilkeler şeklinde tanımlamışlardır.
Pythagorasçı Okul, önceleri dinî bir çerçeve içinde ifâde edip, sonra felsefî bir düzeye yükselttiği ruh göçü (tenâsüh) inancı ve anlayışıyla tanınmıştır. İnsan varlığı, biri ruh, diğeri beden olmak üzere, iki farklı bileşenden meydana gelir. Ruh temel öge olarak, gerçek özü meydana getirmektedir. Bedenin yok olup gittiği âlemde, asıl gerçeklik olan ruh, bedenden bağımsız bir varlığa sahip ve ölümsüzdür. Mutluluğun ruhta aranması gerektiğini ifâde eden Pythagoras’a göre, ruhun bedenle olan ilişkisi, onun aslî özünü kirletir. Ruhun tek hedefi vardır; tam anlamıyla arınmak ve tanrısal katmana yücelmek. Ruh, dünyasal yaşam boyunca işlediği fiillere, yaptığı iyilik ya da kötülüklere bağlı olarak, daha üstün ya da daha alçak bedenler içersinde yeniden doğacaktır. Bu sarmal, mutlak ölümsüzlüğe erişinceye, ya da Tanrı’ya ulaşıncaya kadar devam eder.
| Ana Sayfa | Hatırladıklarım | Fener | Pınar | Turizm | Medya | Linkler | Arşiv | Bize Ulaşın |